Yürük semâî formu nedir?

Yürük semâî formu, klâsik mûsikîmizin en hareketli beste şekillerinden biridir. Bu türün de sözleri dört mısra, yâni murabba’dır. Ritm şekli olarak yürük semâî usûlünün 6/4 ile 6/8 mertebeleri kullanılır. Çok kullanılmış ve çok beste yapılmış bir formdur.

Değişik türleri bulunmakla birlikte en çok şu şekli görülür: Dört mısra ikişer mısralı iki bende ya da hanelere ayrılmıştır. Her mısradan sonra terennüm devreleri gelir. Bu sebeple birinci, ikinci, dördüncü mısraların bestesi aynıdır.

Üçüncü mısra miyanı teşkil eder. Bestesi diğer mısralardan farklıdır; makam geçkileri bu bölümde yapılır. Yürük semâîlerde usûl geçkileri yapılmaz. Teknik şeması şöyledir:

  • AB: Birinci mısra ve lâzime (Yapılması lâzım gelen şey)
  • AB: İkinci mısra ve lâzime
  • CB: Üçüncü mısra ve lâzime
  • AB: Dördüncü mısra ve lâzime

Yürük semâîler gerektiğinde nakış olarak okunabilirlerse de murabba’ olarak okunması gereken eserlerdir. Klâsik mûsikîmizde çok parlak ve sanatlı örnekleri vardır.

Klâsik takım sıralamasında sözlü eserlerin sonuncusudur. Dr. Suphi Ezgi dört tür yürük semâîden söz ediyor.

Burada da aynı kanıyı ileri sürüyor bu gibi ayrıntıları birer şekil değişikliğine bağlamaktan çok, sanatkârın kendisini biteviyelikten kurtarma çabasına, klâsik sanatın katı kurallarının dışına taşmak istemelerine bağlamak daha doğrudur diyoruz.

Yine de verilmiş bu örneklerden birkaçını sunuyoruz:

  1. Dört mısra olan söz unsuru ikişer mısra ve iki bend olarak bestelenmiştir. Birinci mısra hangi makamdan bestelenmişse o makâmın karakteristik sesleri ile bestelenir ve uygun bir perdede asma karar verdikten sonra ikinci mısraın bestesine geçilir.
    Bu mısra da değişik bir melodik seyirle yine asma karar verir. Arkasından devreye giren lâzime, makâmın karar perdesinde biter.
    Diğer iki mısraın bestesi ilk iki mısra gibidir. “Diller nice bir çâh-ı zenehdânına düşsün” sözleriyle başlayan yürük semâî bu türün en belirgin örneğidir.
  2. Bu ikinci şekilde şiir yine dört mısra, bestesi iki bendden ibarettir. Birinci ve ikinci mısralar aynı melodilerle bestelenir; bunu lâzime izler. Üçüncü ve dördüncü mısralar da bir ve ikinci mısra gibidir.
    Yine lâzime ile son bulur. “O güzel gözlerine hayran olayım” sözleriyle başlayan yürük semâî bu özelliği taşıyan bir eserdir.
  3. Sözleri murabba’dır. Birinci mısraın bestesi asma karar verdikten sonra devreye giren lâzime makâmın durağında biter.
    İkinci mısraın bestesi birinci mısra gibidir. Üçüncü mısra her zaman olduğu gibi makam geçkilidir ve bir perdede asma karar verdikten sonra lâzime tekrar eder.
    Dördüncü mısraın melodik kuruluşu birinci mısra gibidir. Arif Mehmed Ağa’nın evcârâ makâmındaki “Sâkî çekemem vâz-ı zarifâneyi boş ko” güfteli eseri bu türün en güzel örneğidir.
  4. Sözleri yine dört mısradır. Birinci mısra makâmın seyir ve hareket özelliklerine uygun olarak bestelendikten sonra uygun bir perdede asma karar verir.
    Aynı seslerle başlayan birinci mısraın sonu değişik bir motifle makâmın durağında karar eder. Sonra terennüm devresi başlar, ikinci mısra makam geçkilidir ve bunu lâzime izler.
    Dördüncü mısra ikinci mısraın bestesi ile bestelenir; terennümle son bulur. Bu türe de “Ben gibi sana âşık u üftâde bulunmaz” sözleriyle başlayan yürük semâîyi örnek olarak verebiliriz.

Tab’î Mustafa Efendi‘nin Nikrîz makâmındaki bestelediği “Meclis-i meyde sâkiyâ bana ne gül, ne lâle ver” sözleriyle başlayan yürük semâîsinde “mevzûun hasret ve iştiyakla dolu olması nisbetinde, önce hafif ve dokunaklı bir şekilde başlayan melodi gittikçe coşar, sonunda kayalara çarpan dalgaların geriye dönmesi gibi tekrar eski sükûnetini bulur.”

Zekâi Dede‘nin ferahnâk makâmındaki “Sensiz cihanda âşıka işret reva mıdır?” güfteli yürük semâîsi “klâsik form anlayışıyla bestelenmesine rağmen, ritmik ve melodik gelişmeler eskilere göre daha değişik bir özellik taşır.”

Aynı bestekârın hicazkâr makâmındaki yürük semaîsinde de hemen hemen aynı özellik vardır.
Kaynak: guzelsanatlar.gov.tr

Bir yanıt yazın