
Halil Soyuer’in hayâtı ve Klâsik Türk müziği eserlerine güfte olan şiirleri ile ilgili eserlerin; bütün bilgileri, sözleri, notası ve video yorumları.
Hayâtı
Halil Soyuer, 4 Ocak 1921 tarihinde, Havran’da dünyâya geldi. Pulurlu, Ozan Aşık Süleyman amcasıdır.
İlkokulu, Havran’da okudu. 1940 yılında, Balıkesir Lisesi’nden mezun oldu. 1944 yılında, bakanlık memuru olarak atanınca, Ankara’ya yerleşti. 1947 yılında kapatılana kadar, Ankara Halkevi, Dil ve Edebiyat Şubesi Başkanlığı yaptı.
1955 yılında, memuriyetten emekli olarak, Ulus gazetesinde, gazeteci ve muhabir olarak çalışmaya başladı. Ulus, Zafer, Hakikat, Medeniyet, Halkçı Ankara, Telgraf, Devrim ve Adalet gazetelerinde haber şefi, muhabir, yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı.
1984 yılında, Adalet’te çalışırken, emekli oldu. Sürekli basın kartı sâhibi ve Türkiye Mûsikî Eseri Sahipleri Derneği ile, Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği üyesiydi.
İlk şiirleri, 1937 yılında, Balıkesir Lisesi dergisi Alkım’da, 1940 yılında, 7 Gün dergisinde yayımlandı. 1966 – 1969 yılları arasında, Ankara’da Çaba (36 cilt) adlı, aylık sanat dergisini çıkardı.
Şiirleri; Yedigün, Bahçe, Türk Dili ve Türk Edebiyatı gibi, çeşitli dergilerde yer aldı ve İngilizce, Fransızca ve Farsça’ya çevrildi. 218 adet şiiri, Türk Sanat Müziği üslubunda bestelendi.
Kitaplarıyla, birçok vakıftan ödül aldı. Adı, memleketi olan Havran’da, bir sokağa verildi.
Halil Soyuer, 17 Ocak 2004 tarihinde, Ankara’da vefât etmiş ve Edremit Havran’da toprağa verilmiştir.
Kaynak: ktb.gov.tr
Fâruk Nafiz Çamlıbel, bir yazısında, Halil Soyuer’e, şu şekilde hitap eder: “Unutmayınız ki, siz, işte bu güçlü şiirlerin mısraları arasından, yarınlara yüz akıyla çıkacaksınız. Gerçek Türk şiiri, sizin ve sizin gibilerin ellerinde yücelecektir.”
İltifat balonlarının gölgesini, aklın üstünden çekip, nesnel bir değerlendirme yapmaya yeltenildiğinde, şunu saptamak zor olmasa gerek: Halil Soyuer, ne var ki Çamlıbel’in öngördüğü gibi, yarına yüz akı ile çıkamamıştır. Bahsettiği yücelmenin, esamesi ise, Türk şiirinde okunmamaktadır.
Yusuf Mardin de, iltifat konusunda, freni tutmayanlardan: “Hece veznini, 5 Hececi Üstâdın bıraktığı yerden, bugüne başarıyla getirmesini bilen Halil Soyuer’in, yiğitçe deyişini okuyup da, heyecanlanmamak mümkün değil.”
Soyuer hakkında yazanların, hemfikir oldukları tek şey, aruz ve serbest vezin dışında, yazdıklarında başarılı olduğudur. Bu sebeple, elinde sazı olmayan halk ozanı, şeklinde taçlandırılır.
1973 yılında, Gençlik Parkı’nda (Ankara), Âşık Mahzuni ile atışmaları, Soyuer’in, burada gösterdiği başarı, varolan kanaatı güçlendirir: Koşma şâiri! Behçet Kemâl Çağlar‘ın yorumu da, aynı doğrultudadır:
“Soyuer, sazını kasabasında bırakıp gelmiş gibi, neredeyse elini kulağına atıp, makamla söyleyecek sandığımız ilk koşmalarından sonra, büyük şehirden aldığı ilhamları ve tesirleri, yine yerli havasında eritmesini çok iyi bilmiştir.”
O hâlde biraz daha yakından tanıyalım
5 Ocak 1921, Balıkesir – Havran doğumlu olan Soyuer’in, şiirle tanışıklığı, Edremit Ortaokulu dönemine denk gelir. Bunda, okul müdürü Mahir İz’in tesiri yüksektir.
Liseyi bitirip, bir süre ticaretle uğraştıktan sonra, yedek subaylık yapan Soyuer’in, 7 Gün dergisinin, genç hevesliler sayfasında yayımlanan şiiri, İbrâhim Alâeddin Gövsa’nın takdirini kazanınca, meyli artar.
Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki memuriyeti boyunca, Ankara gazetelerinde, şiir ve yazıları yayımlanır. 1946 yılında, Anadolu Ajansı muhabiri, Münevver Şener’le evlenir.
1958 yılında ise, memuriyetten ayrılıp, gazetecilik yapmaya başlar. Aynı zamanda, Başak Sâhil Arsa ve Yapı Kooperatifi’nin, başkanlığını da yürütür.
Soyuer, kadrosunda; Fâruk Nafiz Çamlıbel, Hamit Macit Selekler, Nüzhet Erman, Behçet Kemâl Çağlar gibi şâirlerin yer aldığı, Çaba dergisinin, yayıncısıdır. İlk sayısı, 1966 yılının kasımında çıkan dergi, 36 sayı, yayın hayâtını devam ettirir.
Yazı İşleri Müdürü olduğu, Memleket gazetesinde, Spor Toto’yu, Türkiye’de ilk kez tanıtan, iki kişiden biridir. Diğeri ise, Dr. Kemâl Bekata’dır. Gerek yazma, konuşma kabiliyeti, gerekse insan ilişkilerindeki başarısı, Soyuer’e, hatırı sayılı bir çevre kazandırır.
Ve bu çevre, edebiyatı aşıp, siyasete değin ulaşır. Ankara’da, halkevinde yapılan bir törende konuşması, dönemin Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü tarafından çok beğenilerek, locaya dâvet edilir.
İnönü’nün yanında, Başbakan Yardımcısı, Nihat Erim ve Ulus gazetesi yayın müdürü, Münir Berk vardır. İnönü’nün, “Halil Soyuer’e sayfalarınızda yer veriyor musunuz?” sorusuna Berk, “Yeter ki yazıp getirsin.” şeklinde yanıt vermesine rağmen, Ulus, sık göründüğü gazete olmaz. “Gözler” şâiri olarak da bilinen Soyuer, üretken bir yazardır. Sırasıyla:
- Liman (1950),
- Kin (1952, ikinci baskı 1966),
- Aylak İnsanlar Kenti (1965),
- Kör Kuyu (1970),
- Akşamüstü (1976/ yakın arkadaşı Ayhan İnal’a göre 1975) ve
- Gönül Dağları (1990) olmak üzere, toplam 6 şiir kitabı vardır.
- Hakikat, Halkçı, Adalet, Devrim, Medeniyet, Telgraf, Yeni Ulus ve muhtelif dergilerde yayımlanan yazıları ise, beş binin üzerindedir.
Kaynak: batmankaya.blogcu.com
Şâir, Yazar ve Gazeteci Halil Soyuer, cumhuriyet dönemi şâiri, tanınmış söz yazarı ve yazıları ile Türk edebiyatımızda iz bırakan yazarlarımızdandır. 1921 yılının Ocak ayında, Balıkesir’in, Havran ilçesinde doğmuş ve 17 Ocak 2004 tarihinde, aramızdan ayrılmıştı.
Türk şiirinde ona, Has şiirin ağası, şâirlerin babası, Türk şiirinin, Karaca oğlan’ı diyenler vardır.
Gerçekten Halil Soyuer’in, hem yaşadığı dönemde ve hem de vefâtından sonra, hakkında çokça yazılar yazıldı, belgesel ve kitaplar hazırlandı. Tek sözcükle Halil Soyuer, Türk edebiyatımızda ve özellikle, halk şiiri geleneği içinde, unutulmayan eserler verdi. İz bırakan bir şâir ve yazar oldu.
20 kitabı yayımlandı, 1960 yıllarında, Ankara’da, “Çaba” adını taşıyan bir sanat ve kültür dergisini çıkardı. Uzun yıllar Türk edebiyatına ve Türk kültürüne hizmet etti. Adı caddelere verildi, birçok da ödül aldı.
200 şiiri bestelendi. 70’e yakın bestekârımız, onun şiirlerini, Türk Klâsik makâmlarında bestelediler. Gazeteci, şâir ve yazar Halil Soyuer’i, bundan dört yıl önce ( 17 Ocak 2004 ) vefât ettiği zaman, Anadolu basınında, onunla ilgili birçok yazılar yazıldı.
Rahmetli Halil Soyuer’in kızı, Nursel Soyuer Gündüz’e, özeklikle bir mektup yazdım. Halil Soyuer’in ölümünden sonra, hakkında yazılanları, bir kitapta toplanması bağlamında tavsiyede bulundum, benden başka yazanlar da olmuştu.
Rahmetli Halil Soyuer, hayâtında boş durmamış, Türk Edebiyatına kazandırdığı 20 kitap gibi, hayırlı evlatlar yetiştirmiştir.
Dergi çıkaran, eser veren, bazı tâlihsiz babalar vardır. Onlar öldükten sonra, sadece, geride bıraktıkları mirâsları konusunda koşuşmalar başlar. Mirâsçılar, mirâsı bölüşüldükten sonra, bir iki yıl sonra, unutup giderler.
Ancak sevgili şâir üstadımız Halil Soyur’e, öyle vefâsızlık yapılmadı. O vefât ettikten sonra, değerli kızı, hemen eserlerine sâhip çıkarak, şâirimize yakışan, koskoca, devasa diyebileceğimiz, kocaman bir kitap hazırlayıp, yayınladı ve eşe dosta dağıtımını gerçekleştirdi.
Bir tanesini de, imzalı olarakta bana, “baba dostu” diye imzalayıp göndermişlerdir. ( 17/10/2007). İşte bu esere imza atan, vefâlı insan, Emniyet mensuplarımızdan, Nursel Soyuer Gündüz Hanımefendidir.
Onu yürekten kutluyor ve candan tebrik ediyorum. Alkışlanmaya değer bir davranış göstermiştir. Keşke, Sevgili şâirlerin ağası Halil Soyuer, bu devasa eseri görebilseydi. Ne denli mutlu olurdu?
İnanıyorum ki bu durum, ona da ayan olmuştur. Böylesine hayırlı bir evlada sâhip olduğu için, inanıyorum Halil Soyuer mutlu olmuştur, gözü geride kalmamıştır.
Nursel Soyuer Gündüz’ün şâir ve gazeteci babası Halil Soyuer’in, hayât öyküsünü anlatan bu değerli yapıt, Anı – biyografi olarak, SAKÜDER ( Sanat ve Sanatkârlar Topluluğu Kültür Derneği ) Kültür Yayınları (5) birinci baskısı, 2007 yılının Temmuz ayında, Ankara’da yayımlanmıştır.
Kitap, tertemiz bir baskı ile, büyük boy 448 sayfa halinde, gün ışığına çıkarılmıştır. Yayın yönetmeni, Müjdat Kayayerli ve Yayın editörü, Ali Eser’dir.
Kitabın iç düzeni, tertemiz bir mizanpajla, Kasım Halis tarafından hazırlamıştır. Tümü ile emek verilmiş, özenle hazırlanmıştır. Ellerine sağlık, ömürlerine bereket diyorum.
Halil Soyuer’i, 1960 yıllarından bu yana tanıyorum. Onunla birlikte; Balıkesir, Bursa, Afyon, Kütahya, Simav, Domaniç, Ankara, Elmadağı gibi yerlerde yapılan bir çok sanat ve şiir dinletilerinde katılma fırsatını buldum.
Şu anda kitaplığımda, hemen hemen bütün eserleri, imzalı olarak mevcuttur. Bir de dosyamda, özenle sakladığım birkaç mektubu bulunmaktadır. Halil Soyuer, vefâlı bir dost idi, cana yakın ve sevecendi… Öyle kibirli, tepeden bakan, sonradan görme insanlardan değildi.
Aslında onu yaşatan da, bu güzel vasıfları idi, Çaba Yayınları arasında ilk çıkan şiir kitabımın ( Ankara – 1970) “Dicle köprüsü” önsözünü, sevgili Halil Soyuer yazmış ve basımında da yardımcı olmuştu. Bundan dolayı da pek çok emekleri geçmişti.
Dostluğumuz o günlerden bu yana kesintisiz olarak devam etti. Türk sanat dünyâsına, şu anlamlı dörtlüğü ile merhaba demişti :
Hançeri aşkınla ey yar, sinem üzre vurma hiç
Öyle bir derde giriftarım ki
Halim sorma hiç,
Ağladıkça gözlerimden kan gelir yaş yerine,
Öyle bir derde giriftarım ki, sorma hiç

Kitabın giriş bölümünde, Halil Soyuer’in kısaca özgeçmişi, Prof. Dr. Abidin Kumbasar’ın, Halil Soyuer hakkında kısa ve özlü bir yazısı ve daha sonra SAKAÜDER Kültür Yayınları editörü, Ali Eser’in bir yazısı yer alıyor.
Prof. Dr. Abidin Kumbasar, özetle şunları yazıyor: Dostluğu ve anıları gibi, acısı da bende derin izler bırakan yazın sanatçısı Halil Soyuer’i, kendi yarattığı sevgi çemberini oluşturanlarla, her hafta en az iki defa, çok sevdiği “Göksu”da anmaktayız.
Dillerde düşmeyen şarkıların sözlerini yazan, doğa ve insan sevgisini, en içten sözcüklerle dile getiren büyük ustanın, aynı zamanda ender bulunur bir düz yazı ve nükte üstadı olduğu, herkesçe pek bilinmez. (….)
Olayları, Atatürk kuşağının bireyi olmanın, aydın görüşüyle irdeleyen ve aydın sorumluluğunu hiç yitirmeyen Soyuer, yaşadığı dönemle olduğu gibi, bıraktığı yapıtlarıyla, gelecek kuşaklara da ışık tutacaktır ” diyor Sayın Kumbasar.
Saküder editörü, Ali Eser’de, şunları yazıyor:
Kazdağı Eteklerinden, Ankara Doruklarına, Halil Soyuer “Sevgili kızı, Nursel Soyuer Gündüz tarafından kaleme alınan kitapta, yüreğinize dokunacak, hislerinizi yeniden yeniden harekete geçirecek bir kuvvet, aradığınız, dokunduğunuz, görebildiğiniz bir ruha, öğretici kimliğinin ağırlığına, kendinde yaşattığı izlerinin, bizlere yansıyan yaşamı, sanatçıyla bütünleştirdiği paylaşımcı bir hikayenin yolculuğuna buluşturuyor.(…)
Büyük değerlere sâhip çıkmak, geleceğimiz için önemlidir. Çünkü onlar, bizim öğretici kimliklerimizdir.” diyor kısa ve özlü yazısında.
Nursel Soyuer Gündüz, gerçekten büyük bir emekle, inceleme, araştırma yaparak, babası hakkında yazılanları dosyalayıp, ortaya; derli, toplu, kalıcı ve hatta kaynak olabilecek bir eser ortaya koyduğunu görüyoruz.
Halil Soyuer’in hayât öyküsü, anıları, şiirleri, şiirlerini besteleyenlerin isimleri, Çaba dergisi, yazı ve şiirlerinden örnekler, ölümünden önce ve ölümünden sonra hakkında yazılanları, mektupları, neyi varsa, bir kuyumcu titizliği içinde, sabırla bir bir araştırıp, bu kitaba sığdırmaya çaba göstermiştir.
Sabırlı, cesâretli, yorucu ve kaliteli bir tez ayarında, dört dörtlük bir eser ortaya çıkarmıştır. Kitapta; yazı, mektup ve şiirleriyle Halil Soyuer’i anlatan çok kişileri görüyoruz.
Kitabın arka kapağında şu imzalar yer alıyor: Gazeteci Bekir Coşkun, Prof. Dr. Abidin Kumbasar, Yekta Güngör Özden ve Halil Soyuer’ le bitiyor. Anayasa Mahkemesinin eski başkanlarımızdan ve şâir Yekta Güngör Özden’in şu dörtlüğünü de yazmadan geçmek istemiyorum:
Seni hep bekliyoruz masadaki yerin boş
İçenler, içmeyenler herkes özlemle sarhoş,
Dillerden düşmüyor hiç şiirlerin ve adın
Umuyoruz ki sen de söyleşiye susadın.
Söz uzadı galiba. Sözümü, yine kitabın arka kapağında yer alan, Halil Soyuer ve ünlü şâirlerimizden, Fâruk Nafiz Çamlıbel ile ilgili bir anekdottan alıntı yaparak, sözlerime son vermek istiyorum. Tabi her iki şâiri de, rahmetle anarak.
Bundan 56 yıl önce, şâir Fâruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte, o yıllarda Ankara’nın çok ünlü lokantası Karpiç’te, öğle yemeğindeydim. Masamızda, şâir Yusuf Ziyâ Ortaç da vardı.
Biz yemeklerimizi beklerken, yanımızdaki boş masaya, masmavi gözleri ve omuzlarına kadar dökülen sapsarı saçlarıyla, bütün dikkatleri üzerine toplayan bir hanım ile bir bey gelip oturdular.
Fâruk Nafiz’in, o buğulu gözleri, bu sarışın ecnebiye takılı kalmıştı. Hatta aklı da.
Ben de, Şukufe Nihal hanımınla olan gönül hikayesini bildiğim için, kulağına eğilmiş “Üstadım, gönlünüzün sırılsıklam âşık sâhiline, Erenköy denizinin, sarı dalgaları mı vurdu?” demiştim..
Halil Soyuer. Sözün özü, söylemek gerekirse, “Kazdağı Eteklerinden, Ankara Doruklarına” Halil Soyuer’i anlatan bu değerli kitabı, severek okuduk.
Şâirimizin vefâlı kızı Nursel Soyuer Gündüz, büyük bir çaba ve yoğun bir özveriyle, şaheser bir yapıt ortaya koymuştur. Halil Soyuer konusunda araştırma yapacak olanlara, yararlı bir kaynaktır diye düşünüyorum.
Şâir Halil Soyuer’i tekrar yaşatmıştır. Hani halkımız arasında, güzel bir ata sözü vardır, “Armut dibine düşer” derler ya. Halil Soyuer’in soyundan gelen, Nursel Soyuer Gündüz’den de elbette bunu beklerdik. O da, işin en güzelini ortaya koymuştur.
Vefatının 4. yılında, sevgili şâirimizi, üstadımızı, rahmetle yâd ediyor, sevgili vefâlı kızı Nursel Soyuer Gündüz Hanımı da,yürekten kutluyoruz. Eline, diline sağlık, ömrüne bereket diyoruz.
Abdülkadir Güler
Kaynak: blog.milliyet.com.tr
