Savt formu nedir?

Arapça’da “ses” anlamına gelen Savt, genel anlamda mûsikî ile okunan şiir anlamına gelirse de, Tekke mûsikîsi‘nde, “Kısa güfteli, ağır tempolu, çok tekrarlanan melodi cümleleri ile bestelenmiş bir tür İlâhî formu” anlamındadır.

Başka bir ifadeyle, “İlâhîler’e mahsus güftelerin, aynı makam ve usûlde, ancak farklı nağmelerle bestelenmesinden oluşmuş Tekke mûsikîsi eserlerine Savt denilmektedir.”

Yani bir güfte, aynı makam ve usûl adı altında bir çok defa bestelense bile, bu parçaların hiç biri bir diğerine benzemez.

Çünkü muhtevalarındaki nağmeler farklı farklıdır. Bu türü belirleyen temel öğe, seçilen bir beytin birer cümleden veya iki cümleli bir bölümden oluşmuş bir ezgi içinde, sürekli olarak tekrarlanması ve her tekrarda cümlenin bir motifinin oluşmasıdır.

Savtlar, icra edilen zikrin özelliklerine göre, okunuş üslûbu ve okuma zamanı bakımından farklılık arzeder.

Bu okunuş üslûbu ve okuma zamanı, tekkelerdeki zâkirbaşının mûsikîdeki kudretine kalmıştır. Savt, Câmi mûsikîsi‘ndeki “Tesbîh” formuna yakınlık arz eder.

Güfte, sürekli tekrarlanan, ruha tevhîd duygusu veren birkaç cümleden ibarettir. Daha çok Gülşenî tekkelerinde okunan ve âdeta bu tarikatla özdeşleşmiş olan bu form, aynı zamanda Bayramı tarikatında seslendirilen İlâhîler’e de isim olmuştur.

Çamaşır, Tapu (Taptuk) Savtı gibi isimler alan Savtlar’ın Hacı Bayram Velî (ö:1429)’nin annesinden miras kaldığı, onun çamaşır yıkarken bu türden İlâhîler söylediği rivâyet edilir.

Tekke mûsikîsi’nin bu nadide formundan günümüze çok az sayıda eser gelebilmiştir. Bu eserlerden çoğunun güftesini, 1569 yılında vefât eden Gülşenîzâde Ahmed (Hayâlî)’e ait olan, “Durman yanalım âteş-i aşka” dizesiyle başlayan şiiri oluşturmaktadır.

Ayrıca bu eserlerin büyük bir kısmının Sabâ, geri kalanının ise Çargâh ve Hüseynî makamlarından oluşu da dikkat çekmekte ve insanda, Savt formunun hüzün içeren bir form olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Dr. Yavuz DemirtaşKaynak: ktp.isam.org.tr

Bir yanıt yazın