Hâfız Post

Hâfız Post, İstanbul – Üsküdar’da dünyâya gelmiştir. Asıl adı Mehmet, mahlası Hâfız, Post ise lâkabıdır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, 1630 civarında bir tarih olduğu tahmin edilmektedir.

Esad Efendi’nin ifadesine göre Post lâkabı kendisine, vücudunun baştan ayağa kadar gür ve sık kıllarla örtülü olmasından dolayı verilmişti. Mûsikî tarihimizin bazı kaynaklarında adından Tanburî Mehmed ve Mehmed Çelebi olarak da söz edilir.

Hâfız Post’un babası bir imamdı fakat, kâmil-i devran bir imam. Bu yüzden İmam-zâde Hâfız Post diye de anılır. Çok iyi bir öğrenim gördüğü, genç yaşında hâfız ve hacı olduğu biliniyor. Sultan IV. Mehmed döneminin bu büyük ustası klâsik mûsikîmizin en dikkate değer siması, mûsikî geleneğimizi büyük bir başarı ile Itrî‘ye ulaştırmıştır denebilir.

Saray’da yapılan fasıllara sazı ve sesi ile katılmış, bütün çağdaşları gibi Selim Giray Han’dan yardım ve ilgi görmüş, bu sanat sever devlet adamının tertip ettiği edebiyat ve mûsikî toplantılarına katılarak sanatkâr kişiliğinin gelişmesini sağlamıştı.

Gençliğinde resmi görev almamış, son zamanlarına divan hocaları zümresine katılmış, daha sonra Bîrun Kâğıt Eminliği’ne getirilmişti. Türk güzel sanatlarının önemli bir kolu olan hat sanatına da merak etmiş, çağının değerli hattatı Tophaneli Mehmed Efendi’den Taliyk, Sülüs, Nesih türü yazı meşk ederek icâzet almıştı.

Mustakî-Zâde Sâdeddin Efendi, Tuhfe-i Hattatin adındaki eserinde Hâfız Post’un hüsn-i kitâbet ve imlâ ile ünlü olduğunu söylemektedir. Nitekim, Hâfız Post mucmuası adı ile bilinen eserini Taliyk hattı ile yazmıştır. Bununla birlikte hattatlığı mûsikîşinaslığı kadar başarılı değildir.

Mûsikîye genç yaşında başlayarak kabiliyet ve yeteneği mûsikî, şiir , hattatlık gibi muhtelif güzel sanat şûbelerinde kendini gösteren Hâfız Post’un asırlar arasından süzülüp gelen şöhretini, onun mûsikîşinaslığı, bestekârlığı temin etmiştir.

Nâili’nin edebî çevresinde yetişen sanatkâr, bu bilgilerin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendi. O da hocası gibi Halvetiyye tarikatına mensuptu. Çağdaşı olan bazı şairler gibi, halk şiirinden kaynaklanan bir ilhamlâ âşıkhane şiirler de söylemiştir.

Hâfız Post dinî ve lâdinî mahiyette yüzlerce eser bestelemiştir. İlahilerinden başka yalnız murabba beste, semaî, nakış, şarkı şeklinde besteledikleri bin’e yaklaşır; fakat, elimizde bulunanlar sekiz – on parçayı geçmez. Klâsik mûsikî repertuvarımızın en güzellerinden olan bu eserler, onun bestekârlıktaki maharet ve ince duygusunun en parlak delilidir.

Kendisinden öncekilerine göre, eserlerinde bir yenilik ve hareketlilik vardır. Güfte seçmekteki titizliği ve şiirlerin sanat değerinin yüksek oluşu, iyi bir edebiyat kültürünün olduğunu gösterir. Özetle, Hâfız Post klâsik mûsikînin şekillenmesine, formlaşmasına büyük katkıda bulunmuş bir bestekârımızdır. 1694 yılında vefat etmiş ve Karacaahmed Mezarlığı’nda, divan şairi Nabi’nin mezarının yanıbaşında toprağa verilmiştir.
Hazırlayan: Tâhir Aydoğdu

Bir yanıt yazın