
Türk sanat müziği bestekârlarımızdan İsâ Coşkuner; hayâtı, besteleri, sitemde bulunan şarkılarının bütün bilgileri, sözleri, notaları ve video yorumları.
İçindekiler
Hayâtı
İsâ Coşkuner, 1911 yılında, Üsküp’ün, Yahya Paşa Mahallesinde dünyâya geldi. 1915 yılında, âilesiyle birlikte, Üsküp’ten, İstanbul Haliç’teki, Hasköy’e göçüp, buraya yerleştiler. I. Dünyâ Savaşı sürerken, anne ve babasını, 40 gün arayla, lekeli humma (tifüs) salgınında kaybetti.
Polis olan amcası, onu Valide Bağı’ndaki, bir anaokuluna verdi. Oradan da, diğer çocuklarla berâber, Çağlayan Köşkündeki, Kızlar anaokuluna gönderildi.
7 yaşındayken, Balmumcu Darüleytamı’na gönderildi. (1919) O yılları, İsâ Coşkuner şöyle anlatıyor.
“Padişahın, İngiliz Savaş gemisiyle, kaçmasından sonra, Darülfünün’lu (Üniversiteli) genç öğretmenimizin, ön ayak olmasıyla, 4. ve 5. sınıf öğrencileri, köşkün duvarlarını aşarak, yaşlı bir kadın olan, Seniha Sultan’ın feryatları arasında, köşkü işgal ettik.
O da ağlayarak, kupa arabasıyla, Yıldız Sarayına sığındı. O günden sonra, bu köşkün salonları ve odaları, son senemizde, sınıflarımız ve yatakhanelerimiz oldu.”
İsâ Coşkuner, değerli öğretmenler elinde geçen ilkokul yıllarında, resim yeteneğini geliştirdi. Daha ilk yıllarında, bazı akşamlar, üst sınıflardaki öğrencilerin oynattıkları, Karagöz- Hacivat tiplerini çizmeye çalışırdı. Okuldaki 5 yılını tamamlayınca, Okul Müdürü Hüsnü Bey ve resim öğretmeni Selahattin Bey, kendisini Sanay-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) müdürüne götürdüler; yatılı yerleri olmadığı için, nakil olayı gerçekleşemedi.
Mezuniyetini tâkiben 2. yılda Ankara’dan gelen, Mûsikî Muallim Mektebinin, Mûsikî Nazariyatı öğretmeni, Ahmet Muhtar Ataman’ın yaptığı, yetenek sınavı sonunda, başarılı oldu. Bu sınavda, kendisiyle birlikte başarı gösteren, Faik Canselen ve Vasfi Ozansay’la birlikte, Eylül 1926 da, Ankara’ya gelerek, Mûsikî Muallim Mektebinde, öğrenime başladı.
Musıki muallim mektebi (1926-1931)

İsâ Coşkuner, yaşamında 5 yıl tutan, bu okul dönemiyle ilgili, pek çok anıya sâhip; bunlardan, en çok unutamadığı anısını, şöyle anlatıyor.
“Müdürümüzün, 1928 yılının bir sonbahar akşamı, Çankaya köşküne götürdüğü, 6 öğrenciden biri bendim.
Atatürk‘ün bestelenmesini istediği “Yeni harfler marşı”nı hocalarımızdan kurulu, oda orkestrası eşliğinde, blardo masasının çevresinde, uygun adımla yürüyerek, söylerken; Atatürk ve Saffet Arıkan Bey de dans ettiler.
Atatürk, Başbakan İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Necâti Bey, CHP Genel Sekreteri Saffet Arıkan, Eşref Ünaydın, İbrâhim Nemci Dilmen, İbrâhim Alaaddin Gövsa ve Müdürümüz Zeki Üngör’den oluşan, dinleyiciler, yemek salonuna geçerken, bizi de, yanlarındaki misâfir salonuna aldılar.
Yeni Harflerin, yazılış ve okunuşları hakkındaki, konuşmaları, fikir alış verişlerini, oradan rahatlıkla duyabiliyor, heyecanla dinliyorduk.
Sonra Ata’nın, tok sesini duyduk “Zeki Bey, çocuklar uykusuz kalmasın…” bunun üzerine, müdürümüzle berâber, otobüse binerek, dönüş yoluna koyulduk. Atatürk’ün mânevi kızı, Afet Hanım, Yurt bilgisi öğretmenimizdi. Atatürk’te, zaman zaman, bu dersleri dinlemek için, okulumuza gelir ve sınıflara girerdi.
Atatürk, yine bir gün okulumuza gelerek, “Yurttaşlık Bilgisi” dersini izlemek için, mânevi kızı Afet Hanımın (İnan) bir sınıfına girmiş. Dersin konusu, Belediye Seçimleri olduğu için, Atatürk, öğrencilerden, seçimin bir uygulamasını yapmalarını istemiş; ancak bir erkek öğrenci “Efendim kızların seçme ve seçilme hakkı yok, uygulamaya katılamazlar” deyince, Ata’nın yumuşaklığı, birden kaybolmuş ve “Peki, devam edin” diyerek, sınıfı terk etmiş.”
1970’li yıllarda, Prof. Afet İnan, eski notlarını karıştırırken, bu olayı anımsar, fakat konuşan öğrencinin adını, not etmediğini görür. Bunun üzerine, 1934 yılında, kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren kanunun çıkmasına neden olan bu olayın, kahramanının adını, o yıllarda Yükseliş Kolejlinde öğretmenlik yapan, İsâ Coşkuner’e sorar.
İsâ Coşkuner, bu olayın kendi sınıflarında olmadığını, bu nedenle, o kişinin adını bilmediğini söyler. Bu konuyu araştırmaya devam eden Afet İnan, bir süre sonra, aradığını bulur. Geçmişteki bu önemli olayın kahramanı, bizden bir alt sınıftaki, Sarı Selahattin’miş.
İsâ Coşkuner, çok sevdiği okulundan, 1931 yılının Hazîran ayında mezun oldu.
Nevşehir Ortaokulu (1931)
Cumhuriyetin İlanının 10. yıl kutlamalarında, başöğretmen Altay Kaynak’ın sahneye koyduğu, Aka Gündüz’ün “Mavi Yıldırım” adlı Kurtuluş Savaşı konulu oyununda, İsâ Coşkuner de “Binbaşı Vural” kişiliğini canlandırarak büyük başarı gösterdi.
Ayrıca, bu kutlamalarda, Kaymakam ve Belediye Başkanının yardımlarıyla, askerliğini, bandolarda yapmış olan 5 – 6 kişiye, 10. yıl Marşı’nı öğreterek, bunların eşliğinde, Nevşehir Hükümet binâsı önündeki, tören kürsüsünden, orta okul öğrencilerine, bu marşı söyletti.
İsâ Coşkuner’in askerliği de, o tarihlere rastlar. 1934 yılında, İstanbul Ahırkapı da, 4 ay, hazırlık kıtasında, 6 ay, Halıcıoğlu’ndaki Yedek Subay Okulunda, 6 ay da, Yedek Subay olarak, Kayseri Nakliye Taburunda olmak üzere, toplam 16 ay askerlik yapmıştır.
İsâ Coşkuner, 1934 yılında başladığı, 18 aylık askerliği sona erince, yeniden Nevşehir Ortaokulundaki, öğretmenliğe dönmüştür. Yine bu okuldaki görevi sırasında, Nevşehir Halkevi açıldı ve kendisi, burada kol başkanlığı görevinde bulundu. Bu arada, Nevşehirde, ilk yerleşik bandoyu kurdu. Mandolin, bağlama kursları, resim sergileri, âile toplantıları, balolar, temsiller, biribirini izledi. Bütün bu işler, kol başkanlığı ile yürütülüyordu.
Bu arada İsâ Coşkuner, Ankara’da kurulacak olan, Operaya sanatçı yetiştirmek için, Devlet Konservatuarında bir bölüm açıldığını ve sınavla öğrenci alınacağını öğrenince, Ankara’ya giderek, sınava girdi. Sonuç olumluydu, ayrıca, sonucu bildiren rapora “Bu ses, opera için gereklidir” kaydı konulmuştu.
Bunun üzerine, 6 yıllık öğretmen olan, evli ve 1 çocuk sâhibi olan, İsâ Coşkuner,öğretmen olarak, gündüzlü devam için, Orta Öğretim Genel Müdürü, Avni Yukaruç Bey’den, Ankara’ya naklini istedi. Cevap ise, “imkansız” oldu.
Nevşehirde, resim öğretmeni olan, ressam arkadaşı Kemâl Zeren, bunun üzerine, Ankara’ya gidip, bu durumu Bakan’a ileteceğini, kendisine söyledi. Bir süre sonra da, Ankara I. Ortaokulu (Kurtuluş) müzik öğretmenliğine, nakil kararnamesi geldi.
Ankara 1. Ortaokulu müzik öğretmenliği (1937-1939)
İsâ Coşkuner, Devlet Konservatuarı gündüzlü öğrencisiyken, Max Klein ve Heay ile Şan, Avusturya’lı Madam ile fonetik, son zamanlarda da Nurullah Taşkıran’la, şan çalıştı. 1939 yılında, 2. Dünyâ Harbi “Yıldırım Savaşı” adı ile patlayıp da, büyük kentlerde, yiyecek ve giyecek karne ile satılmaya, yedek subaylara çağrı zarfları gelmeye başlayınca, becayiş (karşılıklı yer değiştirme) ile, İsâ Coşkuner, âilesiyle birlikte Nevşehire dönmek zorunda kaldı.
Tekrar Nevşehir Ortaokulu öğretmenliği (1939)
İsâ Coşkuner 1942 yılında, Beden Terbiyesi Niğde İl Bölge Başkanlığına bağlı, Spor Klübünü kurdu. 1946 yılında, CHP İlçe Başkanlığı tarafından, Halkevi Başkanlığı görevine getirildi.
Nevşehir’e, teftiş için gelmiş olan, Bakanlık başmüfettişlerinden Ziyâ Karamuk Bey’e “Burada, haftalık 4 saatlik dersle, sıkıldığını, çalışma alanı daha geniş olan, bir öğretmen okulu veya köy enstitüsü gibi, bir yere naklini istediğini” belirtti.
Bunun üzerine, Ankara’dan, 35 km. uzaklıkta, Elmadağ’la Lalahan istasyonları arasındaki, Hasanoğlan Köy Enstitüsü Müzik başılığına atandı.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü müzik başkanlığı (1950)
İsâ Coşkuner, en verimli 5 yılını, bu okulda yaşadığını belirtiyor. Kurtuluş savaşı konulu, “Küçük Ali” adlı piyesi de, 1952 yılında basılarak yayımlandı. “İlk Öğretmen Okullarında Müzik” adı altında, iki kitap hazırlandı. Kitaplar, 1955 yılında, Bakanlıkça kabul edilip, basımına başlandı.
Bu okuldaki, 5 yıl süresince, müzik öğretmeni arkadaşları; Eyüp Ergüven, Adnan Erdir ve Hayri Akayla dâimâ uyum içinde bir çalışma sergilemiştir. Ancak o yıllarda, Ortaokula devam eden çocukların her gün, Ankara’ya gidip gelmeleri, sorun yaratıyordu, bununla berâber, merkez okullarından birine atanması da, çok zordu.
Bunun üzerine, Devlet Tiyatro ve Operası Genel Müdürü, Muhsin Ertuğrul’un önerisi, ayrıca Bakanlığın onayı ile, 30 Nisan 1955 tarihinde, Devlet Tiyatro ve Operası, Masraf Tahakkuk ve Levâzım Müdürlüğü görevine atandı.
Devlet Tiyatro ve Operası masraf tahakkuk ve levazım müdürlüğü (1955)
İsâ Coşkuner, buradaki görevi için, şunları söylüyor:
“Bu yorucu ve mesuliyetli yükü, bana, sanat sevgim taşıttı. Ayrıca, 1938 yılında, Ankara Türk Ocağı Sahnesi’nde “Hamlet” rolünde, büyük bir hayranlıkla seyrettiğim, “Muhsin Ertuğrul” gibi, yurt ve dünyâ çapında ünlü bir sanatçının, İta Amirim olması, beni sınırsız mutlu ediyordu.
Muhsin Ertuğrul’un, İstanbul’a tâyininden sonra, bu kez 8 yıl da, Türk Sahnesinin güçlü oyuncu ve rejisörü, Cüneyt Gökçer’in Genel Müdürlüğünde, Şube Müdürü görevinde bulundu.
Bu arada, 1955 yılından itibaren, T.E.D. Vakıf Başkanı, Mümtaz Tarhan’ın, önerisi ve Muhsin Ertuğrul’un yazılı izniyle, Ankara Kolejli Orta ve lise sınıflarında, ek ders, müzik öğretmenliğini, 1966 yılına kadar sürdürdü.
Oyun yazarlığı
İsâ Coşkuner, 1930 yıllarında başlamış olduğu, araştırma, inceleme ve toplanan belgeler ışığında, nihâyet 1960’lı yılların başında, “Mum Işığında Hep Vatan İçin” adlı, iki perdelik oyunu tamamladı.
1963 yılında, Devlet Tiyatrosu Edebi Heyeti’nce, repertuara alınmış, 1973 yılında, Bursa Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosunda, 1981 yılında, Ankara Küçük Tiyatro’da sahnelenmiş ve turneler yapılmıştır.
1968 yılında emeklilik ve Yükseliş Kolejinde öğretmenlik
37 yıllık bir görev süresi, pek çok kişi için, emekliye ayrılarak, iş hayâtını noktalaması demektir. İsâ Coşkuner ise, emekliliğiyle, çalışmalarına nokta değil, virgül koyarak, değişik bir zeminde, mesleğini sürdürmeye devam etmiştir.
1969 yılında, sözlerini yazıp, bestelediği, Yükseliş Marşı, hâlen sevilerek söylenmektedir. Ayrıca kendisi, bu okuldaki okul bandosunun da, kurucusu olmuştur.
1970 yılında, sözlerini yazıp, bestelediği “Gözlerini Gözlerimden Ayırma Hiç Ne Olur” adlı bestesi, geleneksel Türk Müziğinde, Nihâvend makâmında semai usulünde bir şarkı olarak, T.R.T. Türk Sanat Müziği Repertuarına almış ve radyolardan yayınlanarak, kısa sürede milyonların gönlünde taht kurmuştur.
Yine bir vals olan, “Bir Alev Gözlerin Ömre Bedel” adlı bestesi, Nihavend Semai olarak, T.R.T. Türk Sanat Müziği repertuarına alınmıştır.
1975 yılında, sözlerini yazarak bestelediği “Atatürk Marşı”na, o tarihte Cumhurbaşkanlığı Armoni mızıkası şefi olan, Albay Salih Çolakoğlu, marşın piyano partisinden, bando için aranje etti.
İsâ Coşkuner, bestelediği “Atatürk Marşını” 1977 yılında, bando partileriyle birlikte, bir mektuba iliştirip, Genel Kurmay Başkanlığına gönderdi.
Kısa bir süre sonra, telefonla çağırıldı. Çağrı üzerine, Genel Kurmay Başkanlığına gidince, Personel Başkanı, Tümgeneral tarafından, “Genel Kurmay Başkanı, Or General Semih Sancar” imzalı mektup, yüksek sesle okunup, Türk Silahlı Kuvvetleri armasını taşıyan, büyük bir tabakla berâber kendisine verildi.
İsâ Coşkuner, Yükselişte çok renkli ve verimli geçen, 11 yıldan sonra, 1979 yılında, öğlen uykularını engellemesi nedeniyle, 48 yıllık müzik öğretmenliğini, bu kez gerçekten noktaladı. Emekli olduktan sonra da, sosyal yaşamını, temposunu hiç düşürmeden, çeşitli alanlarda sürdürmeye devam etti. Yaşlıları Koruma Derneğinde, başkan yardımcılığı, dergi yazarlığı ve onur kurulu üyeliği yapmıştır.
İsâ Coşkuner, her zaman çocuklar ve gençler için, iyilikler, güzellikler üretme gayreti içindedir. İşte ispatı: 1969 yılında, Yükseliş Kolejli, 1986 yılında, Özel Atılım Lisesi, 1988 yılında, Özel Olgun Lisesi Marşlarının, sözlerini yazıp, besteledi.
1989 yılında, Olgun Lisesi Yayınlarından olan, “Çocuklar, Gençler, Oynayalım, Söyleyelim” adlı, 131 sayfalık, içeriği; müzik ve oyun olan kitabı da Sayın Ruhi Sel ile berâber hazırlamıştır.
Kaynak: isacoskuner.com