
Türk sanat müziği bestekârlarımızdan Sedat Öztoprak; hayâtı, besteleri, sitemde bulunan şarkılarının ve saz eserlerinin bütün bilgileri, sözleri, notaları ve video yorumları.
Hayâtı
Sedat Öztoprak, 1890 yılında, istanbul’da dünyâya gelmiştir.
Babası Şakir Bey, İbradı (Antalya) istînat mahkemelri reisi, annesi, Trobzon Şatıroğlı âilesinden, Kadriye hanımefendidir.
Babası Şakir Bey’in Konya’ya tâyini ile, âile buraya intikâl etmiştir. Çok küçük yaşta olmasına rağmen, mûsikîye karşı olan eğilimi, Mevlevî degâhında müzik ile uğraşan hocaların dikkatini çekmiştir.
İsmi belli olmayan hocasından, ud dersleri almış, kısa zamanda, virtüözlüğe ulaşmıştır. Mali durumu çok iyi olan babası, onu, İstanbul’a yollamış ve Galatasaray Lisesine vermiştir.
Fakat müzik aşkı ve bulunduğu ortam, onu okuldan koparmış, yıllarca konservatuar işlevini yapan, Dâr-ül Elhan’a girmiş, çok kısa süre sonra da burada hocalığa yükselmiştir.
1915 – 1923 yılları arasında, sanatının zirvesine ulaşmış, şehnaz bûselik, şehnaz, evc, sûz-i dil saz semâîlerini bu zamanda bestelemiştir.
Kendisinin en çok sevdiği, sûz-i dil saz semâîsini, Fahri Kopuz‘un ısrarları üzerine, denetime vermiştir. Bu eser, Fahri Kopuz – Sedat Öztoprak ortak eseri olarak geçermiştir.
Ancak, bu eser, aslında Sedat Öztoprak’a aittir. Bu hususta Fahri Kopuz, talebesi Udi Halûk İncekara’ya bahisle ifâdede bulunmuştur. ( 4. Hânedeki kromatik dönüşte tavsiyesi olmuştur.). Esasen, Sedat Öztoprak’ın eserlerinin çoğunda, değişmeli veya tek kromatikler, fazlası ile mevcuttur.
Sedat Bey, maddiyata hiç önem vermeden, birçok eser vermiş ve talebeler yetiştirmiştir.
Eserlerini, üç büyük klasörde, kendi el yazısı ile toplamış, birini 14 yaşından beri talebesi olan ve Ankara Radyosu’na gelinceye kadar, kendisinden ayrılmayan, Kanûnî Vecîhe Daryal Hanımefendiye, ikincisini, tıp doktoru olan talebesine vermiştir. Üçüncüsünün ise, kimde olduğu bilinmemektedir.
Tahminen, her klasörde 500 adet olmak üzere, 1.500 civarında eseri olduğu tahmin edilmektedir. Memleket yörelerine göre, ayrı oyun havaları, sadece onun eseridir. Değerli kemençe Sanatçısı ve araştırmacı, Dr. Nazmi Özalp, T.R.T. arşiv şefliği zamanında, bunları arşivlemiştir.
Eserlerinin tamamı, pek az sanatçıda bulunan, tarz ve üsluptadır. Değişmeli ve atlamalı seslerle ve çok kısa ölçülerle çeşitli makam ve usul değişiklikleri olan ve bilhassa, üçüncü hanedeki tiz sesleri ile, icrâcıları güç duruma düşürmüştür. Böylece eserleri, özellikle udîler için, metod mâhiyeti taşımaktadır.
Ud icrâsını, hâlen elde bulunan taş plaklardan almaktayız. Seri ve kendine has mızrap darbeleri ile, döneminde ekol olmuştur.
Berlin Operası arşivine kadar girmiş biyografisi, “Türkiye’den bir Türk Bethooven’i, Sedat Bey geçmiştir.” diye bitmektedir. Araştırmacı yazar, Yılmaz Öztuna ve Dr. Nazmi Özalp, İstanbul Ansiklopedisi, kendisine geniş ve özenli yer vermiştir. Ayrıca, Meyan Larousse ve Britannica ansiklopedileri de, hayâtı ve eserlerine yer vermiştir.
Yetiştirdiği talebelerinden; Vecîhe Daryal, Selahaddin Erköse, Baki Duyarlar, Metin Bükey, Sabiha Savut, sadece bildiklerimizdir.
Son dönemde, en yakın arkadaşları; Kemençeci Rûşen Ferid Kam, Santûrî Zühtü Bardalıoğlu, Tanbûrî Mesud Cemil Bey olmuştur.
Maddiyata, hiç önem vermeyen büyük üstâd, ne yazık ki, son dönemlerini sıkıntılar içerisinde geçirmiş, doktor bir talebesi tarafından yerleştirildiği dârülacezede, 8 Ekim 1947 tarihinde, 57 yaşında vefât etmiştir.
Kaynak: turkmusiki.com