
Türkülerimizin kaynak kişileri, derleyenleri veya notaya alanlarından, Neşet Ertaş’ın hayâtı ve ilgili türkülerimizin; bütün bilgileri, sözleri, notası ve video yorumları.
Hayâtı
Orta Anadolu türkülerini ve bozlaklarını, gerek sazı, gerekse sesi ile getirdiği yorum ve icra biçimleriyle ün yapmış, mahalli sanatçılarımızdan birisi de Neşet Ertaş’tır.
1943 yılında, Çiçekdağı’na bağlı eski adıyla Abdallar, yeni adıyla Gırtıllar köyünde dünyâya geldi. 7 kardeşi olan Neşet Ertaş, ailenin 2. çocuğudur ve kardeşlerinden müzikle ilgilenen yoktur.
5 – 6 yaşlarında bağlama ve keman çalmaya bağlayan Neşet Ertaş, babası Muharrem Ertaş ile birlikte gittikleri düğünlerde, babasına kemanla eşlik ediyordu.
Ertaş’lar geçimlerini, düğünlerde aldıkları paralardan temin etmekteydi. Birlikte 8 yıl; Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri, Yozgat ve köylerini gezerek, bu işi sürdürdüler. Neşet Ertaş, bu işlerle uğraşmaktan, okula da hiç gidememiştir.
14 yaşında çalışmak için İstanbul’a giden Neşet Ertaş’ın, iş bulması kolay olmadı. Karın tokluğuna çalışacağı bir işe dahi razı olan sanatçı, bir gün Şençalar Plak adında bir şirkete gider. Şirketin sahibi olan, Kadri Şençalar, Neşet Ertaş’ı dinler ve çok beğenir.
“Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adlı ilk plağı, 1957 yılında, Şençalar plak tarafından piyasaya çıkarılır. Neşet Ertaş bu arada, Beyoğlu’nda da bir gazinoda sahneye çıkmaktadır. 2 yıl İstanbul’da çalışan Neşet Ertaş, daha sonra Ankara’ya gelir ve sahne hayâtı burada devam eder.
Ankara’da çalıştığı gazinoda, Leyla isminde bir kızla tanışır ve hemen evlenirler. İki kız bir erkek çocukları olur. Ama bu evlilik, mutlu sürmemektedir.
Neşet Ertaş bu arada askere gider. 1962 yılında, İzmir Narlıdere’de askerliğini yapan Neşet Ertaş, askerlik dönüşünde, Leyla Ertaş ile süren 7 yıllık evliliğini bitirip, ayrılır.
Plak üzerine plak yapan Neşet Ertaş, konserleriyle de bir çok şehri 6 – 7 defa gezmiştir. Beste ve plaklarıyla çok meşhur olan Neşet Ertaş, her yerde aranan bir sanatçı olmuştu.
Özellikle, orta Anadolu düğünlerinin değişmez sanatçısıydı. Neşet Ertaş, düğünlerdeki içkili sofraların sayesinde, alkolün dozunu da artırmıştı. Dolayısıyla, sıhhati de bozulmaya başladı ve 1978 yılında, parmakları felç oldu.
Müzisyenlikten başka mesleği de olmadığı için, işsiz ve parasız kaldı. Çok perişan bir hale gelen Neşet Ertaş, tedavi olacak parayı dahi bulamadı. Çareyi, 1979 yılında Almanya’da bulunan kardeşinin yanına gitmekte bulan Neşet Ertaş, tedavisini de orada yaptırdı.

Eşinin yanında olan 3 çocuğunu da, daha sonra yanına aldıran sanatçı, mesleğine, Almanya’da tekrar başladı. Türklerin bulunduğu yerlerde, gazino ve düğün salonlarında çalıp söylemeye başladı. Kaset ve sahne çalışmalarına Almanya’da devam eden sanatçı, kendisi okula gidemediğinden dolayı, çocuklarının okumaları için elinden geleni yaptı.
1 oğlu, 2 kızı olan sanatçı, oğlunu, hem üniversitede okutmakta, hem de iyi bir müzisyen olarak yetiştirmekteydi. Evli olan kızı da, eşiyle birlikte, üniversitede öğrenim görmekteydi.
Neşet Ertaş’a, babasının hayâtı ve sanatı ile ilgili sorulan bir soruya; “Babam, Kırşehir’den çıkmış, Keskin”e gelmiş, anamınan evlenmiş. Çiçekdağı’nın Gırtıllar, eski adıyla Abdallar köyü denilen, 20 haneli küçük bir köye gelip yerleşmiş.
Ben o Abdallar, yeni adıyla Gırtıllar köyünde dünyâya gelmişim. Babam sazıynan, sesiynen tanınmış, engin gönül hoşgörüsüynen, sevilen bir sanatçıydı. Saz çalmasını, Yusuf Usta’dan öğrenmiş.
Geçinmemizi, sazıyla temin ederdi. Anamı, Keskin’den almış, kendisi Kırşehir’li olmasına rağmen, uzun yıllar, Keskin’de kalmış, Hacı Taşan‘ı yetiştirmiş.
Kırıkkale ve Yozgat’ın köylerini, İç Anadolu’nun birçok köylerini, sazı omzunda gezmiş, her yerde, türküler avazlar bırakmış. 5 – 6 yaşımda, babam beni yanına aldı. Gittiği yerlere, beni de götürürdü.
Birlikte 8 yıl; Yozgat, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Kırıkkale, Keskin ve Yerköy’ü köylerinde, beraber gezip, düğün çalardık. Geçimimiz de, verilen bahşişlerden olurdu. En sonunda Kırşehir’e gelmiş, 1980 de mi, 1981 de mi, rahmete kavuşmuş oldu.” şeklinde cevap vermiştir.
Neşet Ertaş’a, bağlama çalmaya kaç yaşında başladığını sorduğumuzda ise; “Ben dünyâya geldiğimde, sazı göbeğime koymuşlar.” şeklinde cevap vermiştir.
Bağlama öğrenmesinde, babasının çok etkisi ve emeği olduğunu söyleyen sanatçı, Bayram Aracı, Ahmet Gazi Ayhan, Refik Başaran gibi, bağlama ustalarını da çok beğenerek dinlediğini ifade etmektedir.
Neşet Ertaş anlatıyor
Sanatçı, bir bağlamada, hangi özellikleri arıyorsunuz? şeklindeki sorumuza: “Oyma saz ve çok perdeli olsun.” diye cevap vermiştir. Bağlamalarını da, oyma tekne yapan ustalara yaptırmayı tercih eden sanatçı, bağlamalarına da 7 tel takıp, kendi sesine göre akort yaptığını söylemektedir.
Sanatçının bağlamasından duyduğumuz bazı sesleri, başka bağlamaları dinlediğimizde, duyamamaktayız. Sanatçı, bunun nedenini, bağlamasındaki perde ayarlarını, kendisinin yapmasından meydana gelen bir farklılık olduğunu ifade etmiştir.
Sanatçı, bestelerini, söz ve müziği aynı anda düşünerek yaptığını, şimdiye kadar kaç bestesi ve kaseti olduğunu hatırlayamadığını ve kendi eserlerini en iyi icra eden sanatçıların da; Gülşen Kutlu, Nezahat Bayram ve Neriman Altındağ Tüfekçi olduğunu söylemektedir.
Neşet Ertaş’a, bir çok eserlerinde adını kullandığı ve ona türküler yaktığı, Leyla’nın kim olduğunu sorduğumuzda: “Eski eşim ve çocuklarımın anası, Leyla Ertaş’tır. Ama ayrıldıktan sonra, türkülerimde Leyla ismini artık kullanmıyorum.” diye cevap verdi.

Neşet Ertaş, kendisine ait türkülerin son kıtalarında “Garip” mahlasını kullanmaktadır. Kendisi bunun nedenini şöyle açıklamaktadır: “Soyadı yokken, bize Garipler derlermiş. Gerçekten de biz, garip yani, ezilmiş, hor görülmüş, Abdal diye nitelendirilmiş, aşağılanmışızdır.
O gariplik bende kaldığı için, garibim diyorum. Sanatçı bozlak’ın tanımını da, feryattır, ağıttır.” olarak yapmıştır.
Neşet Ertaş’a, ilk plağını yapmasında maddi ve manevi yardımı olanları sorduğumuzda: “Kadri Şençalar‘dır. Kendisi benimle, çok yakından ilgilendi, bana plak okuttu. Beyoğlu saza götürerek, bana program aldı ve onun sayesinde, sahne hayâtım başladı.” diye cevap verdi.
Sanatçı, şimdiye kadar sazı ile, hiç bir sanatçıya eşlik etmediğini, sadece tek olarak çalıp söylemeyi tercih ettiği söyledi.
Neşet Ertaş, önceki bestelerinin çoğunda, sevgiliye duyulan aşk ve özlem konularını işlemişti. Son kasetlerindeki (Nerde ne arıyorsun, Yolcu, Şirin Kırşehir, Benim Yurdum) bestelerinde ise, insanlara belli mesajlar veriyor. Allah aşkı, insan hakkı ve sevgisi, ana ve babaya duyulan özlem, ilim ve cehalet, memleket hasreti, ölüm gibi.
Sanatçı, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Âşık Veysel‘in de dediği gibi, benim sadık yarim gara topraktır. Gözünen görülen, elinen tutulan, yediğimiz, içtiğimiz ve canımız topraktır. Bu toprağın en güzeli, insandır, insanların en güzeli de, anamız ve yarimizdir. İnsanı seven insan, Hakkı sever, bizde o Hakkın aşığıyız.
Şüphesiz ki, ölmez, yitmez, yemez, içmez, solmaz, bir tek Allah’ tır. Allah, hepimizi eşit yaratmış. Haksızlık, cana gıyma, düşük görme olmasın. Allah’tan geldik, Allah’a gideceğiz. Cehalete, hatırlatabildimse mutluyum.”
Türkiye’de konserler vermeniz için teklifler yapılıyordur. Bu teklifleri nasıl karşılıyorsunuz? sorumuza, sanatçı şöyle cevap verdi: “Kabul etmiyorum. Çünkü; kırk yıl, o garip vatandaşlarımın ekmeğini yedim. Tekrar konser verip, onların cebindeki ekmek paralarını alamam. Ama onlara televizyondan, bedava konser veririm.”

Sanatçı, tüm ailesinin Almanya’da olduğunu, çocuklarının üniversitede okuduğunu ve kendisinin de, müzisyen olarak çalışmaya devam ettiğini, dolayısı ile, Türkiye’ye kesin dönüş yapmayı, şimdilik düşünmediğini ifade etmektedir.
Neşet Ertaş, Türkiye’de halk müziğinin, şu andaki yeri hakkında şöyle düşünüyor: “Halk müziği, ölümsüzdür. Yeter ki, yürekten okuyan, yürekten çalan olsun. Şu anda, çalan olsun, okuyan olsun, verimlilik göremiyorum.”
Halk müziğine büyük emeği geçmiş bir sanatçı olarak, T.R.T. ve Kültür Bakanlığı’nın, size gösterdiği ilgiden memnunmusunuz? diye sorduğumuzda: “Hayır, memnun değilim. Muzaffer Sarısözen, 14 yaşımda iken, beni mektupla çağırır, misafir olarak çaldırır, okuturdu. Daha sonra, imtihanla mahalli sanatçı olarak, radyoya girdim.
23 sene, her ay, 2 program yapardım. Halk müziği yöneticilerinden, çok bencil insanlar vardı. Beni çıkardılar, istediğim gibi, çaldırıp söyletmediler. Ben de, terk ettim.” diye cevap verdi.
Neşet Ertaş’a, şimdiye kadar sizin ve babanızın hakkında, herhangi bir araştırma yapıldı mı? diye sorduğumuzda: “Benim hakkımda, yani bana sorulmadı. Ama babamın hakkında, kendisinden soranlar olmuştur.” diye cevap verdi.
Orta Anadolu türkülerini ve bozlaklarını, en iyi yorumlayan mahalli sanatçılardan biri olan Neşet Ertaş’ın, eserlerinin ve müzik çalışmalarının, bilinmesinin gerekliliği ile birlikte, sanat hayâtının ve kendisinin yaptığı müzik hakkında, düşünce ve yorumlarının da bilinmesi gerekmektedir.
Neşet Ertaş gibi, bir çok mahalli bir sanatçı hakkında, bu tür çalışmalar yapılmadığı için, eserleri ve yaşantısı hakkında, yazılı bilgiler bulmakta güçlük çekilmektedir. Dileğimiz, bu tür çalışma ve yazıların artmasıdır.
Hakan Tatyüz (Gaziantep Üniversitesi T.M.D. Konservatuarı Öğretim Görevlisi)
Kaynak: turkuler.com
Not: Ünlü ozan Neşet Ertaş, 74 yaşında, İzmir’de yoğun bakımda tutulduğu hastanede, 25 Eylül 2012 günü vefât etmiştir.