Doğan Işıksaçan

Şiir kitabının arka sayfasına yazdırmış Dr. Doğan Işıksaçan; İstanbul’a ve birisine tutkulu olduğunu, yengeç kahverengisini, karides sarısını, romu ve mokasen ayakkabılarını sevdiğini ve soyadının Kayıkçı olmasını istediğini. Denizin dudağında, Anadolukavağı’nda yaşıyordu.

Bu yüzden, yengeçleri, karidesleri, denize karşı ağdalanan romla dilini buluşturmayı sevmesi, soyadı hanesini, en sıkı arkadaşları olan kayıkçılarla, olmazsa balıkçılarla bezemek istemesi anlaşılabilir bir şeydi.

İstanbul’a ve birisine (Feriha mı, Neşe mi) tutkulu oluşunda da anlaşılmaz bir şey yoktu da, şu mokasen ayakkabılar… Onların hayâtında kapladığı yerin eni boyu neydi, bulup çıkaramıyordum.

İpuçları varmış meğer. Örneğin, bir boy fotoğrafından yola çıkarak ayakkabıların anlamına varılabilirmiş. Dr. Doğan Işıksaçan’ın bel omurlarıyla ilgili sıkıntıları vardı.

Birbirlerine kenetlenerek belli bir düzen içinde bir sıra oluşturmaları gereken bu omurlardan bazıları yerlerinde duramamış, ortalarındaki delikten akıllı uslu akıp giden omuriliği de peşlerinden sürükleyerek üç milim sağa beş milim sola kaymışlardı.

Kara röntgen kâğıtlarına düşmüş beyaz biçimlere bakanlar, hımm demişlerdi, hernie diskal, evet! Sıkıntıları gündelik yaşamını aksatmaya başlayınca, Dr. Doğan Işıksaçan kalktı Paris’e, bu işlerden anlayanların görev yaptığı bir hastaneye gitti ve orada yeşil örtülerin altına yüzükoyun uzandı.

Narkozun etkisi geçtikten sonra, sağına soluna ve gövdesinin uçlarına kulak kabarttı, kendini dinledi ve bacaklarına söz geçiremediğini anladı. Hastaneden, onun adına sipariş edilen bir tekerlekli sandalyeyle; bu sandalyeye, bir iskelenin ucunda asılı duran aşınmış bir traktör lastiği gibi bağlanmış olarak ayrıldı.

Onun başı yoktu
Benim ayaklarım
Benim sonum yoktu
Ilık bir kandı alnıma yapışık
Soğuk bir reklamdı (Hernie Discal)

Bu dizeleri yazdı, ayakta duramayışını yazdı, boyası bozulmayan ayakkabılarını, Biblo mokasenlerini yazdı ve bu yazma sürecini, kedinin yeni görevi olarak tanımladı. Yazdığı şiirleri kitap düzeninde bir sıraya soktu. Birinci sayfaya,

Bir gün Minerva kedi yengeç
Bir gün kedi yengeç Minerva
Kıskaçla kuyrukla güzellikle
Kuyrukla güzellikle kıskaçla
Aklın adımına uydular

dizelerini koydu ve yayıncısına, kitabını Neşe’ye ithaf edeceğini söyledi. Sonra bir şey daha ekledi: “Kitabın arka kapağına ayakta çekilmiş bir resmimi koyalım.”

Paris’te, hastaneye yatmadan önce çekilmiş böyle bir fotoğrafı vardı: Takım elbiseli, çizgili kravatlı, bir merdivenin üst basamağında, elleri pantolonun cebinde, gülümserken, bıyıklı ve ayağında mokasen ayakkabılar. O fotoğraf kullanıldı. Arka kapaktaki bu resmin altına “3 lira” yazılmasına ses çıkarmadı. 2 Nisan 1969.

Dr. Doğan Işıksaçan, Ağlama Feriha ve Kedinin Yeni Görevi adlı kitaplarını adıma imzaladı ve sonra bütün izlerini sildi, ortadan kayboldu. Mokasenleri iz bırakıyor olsaydı, onu bulurdum. Şimdi o, 74 yaşına ulaşmış bir noktadır, yaşıyorsa. Mutlaka bir sâhil kasabasındadır bir yolun kıyısında. Orada, görevini yapmış kediler için, bir yaya geçidi açılsın diye bekliyordur. Kaynak: Nuri Dermirci – akatalpa.org

Not: Ankara Askerî Tıp Fakültesi mezunu Dr. Doğan Işıksaçan, 16 Ocak 1982 tarihinde vefat etmiştir.

Şairimizin fotoğrafını paylaşan sayın Bülent Utin‘e teşekkür ediyorum. SB

Bir yanıt yazın