
Hikmet Münir Ebcioğlu’nun hayâtı ve Klâsik Türk müziği eserlerine güfte olan şiirleri ile ilgili eserlerin; bütün bilgileri, sözleri, notası ve video yorumları.
Hayâtı
1939 – 1941 yılları arasında, 24 kitap yazan, 1984 yılında, Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü’ne lâyık görülen, Fecri Ebcioğlu’nun ağabeyi ve Kemâl Ebcioğlu’nun babası olan, Hikmet Münir Ebcioğlu, 31 Aralık 1985 tarihinde, İstanbul’da vefât etmiş ve Aşiyan Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Atatürk‘ün, Dolmabahçe Sarayı’nda, son nefesini verdiği haberini; radyoda, gazeteci ve o yılların yıldız spikeri olan, Hikmet Münir Ebcioğlu açıklamıştır. Dört yıl sonra, Ankara Radyosu’nda, baş spikerliğe getirilmiştir.
Jülide Gülizar İle İlgili bir anısı

Lise son sınıfta, o da herkes gibi şiir yazmaya özenen bir genç kız. Öylesine tutkulu ki şiire, radyoda bir şiir programının olmaması, onu çileden çıkarıyor. Bir gün, şimşek çakar beyninde: Bunun hesabını sormalıyım!
Özenle giyinir, bir hışım Ankara Radyoevi’nin kapısına dayanır. İçeri adım atar atmaz, danışmadaki kellifelli adama, spiker Hikmet Münir Ebcioğlu’nu görmek istediğini söyler.
Yaşlı adam,
– Randevunuz var mı? diye sorunca, genç kız sert bir sesle bağırır:
– Biz namuslu bir âileyiz, bizde öyle şey bulunmaz.
Adam şaşırır ve randevunuz var mı sorusunu, bir kez daha tekrarlar.
Mersin’de, denize girdikleri zaman, “randevu evi kadınları geldi” diye kaçışan “aile hanımları”nın telaşlı hâli, gözünün önüne gelen Jülide, yine kükrer.
– Demedim mi, biz namuslu bir âileyiz!
Yaşlı adam, anlaşılmadığını düşünerek, farklı şekilde sormayı dener.
– Yâni siz, Hikmet Münir Ebcioğlu’na telefon ettiniz, o da size, falan gün, şu saatte gelin dedi mi?
Bu kez, şaşırma sırası genç kızdadır.
– Aaaa, öyle mi yapılır?
Yaşlı adam çâresiz, Hikmet Münir Ebcioğlu’na telefon açar ve “Gelsin” cevabını alır. Bunun üzerine genç kız hışımla, Hikmet Münir Ebcioğlu’nun odasına dalar ve spikerden anında hesap sorar.
– Bu radyoda, neden bir şiir saati yok?
Hikmet Münir Ebcioğlu şaşırır.
– Aaaa, sâhi, niye yok?
– Ben size, soruyorum!.
– Peki, neden soruyorsunuz?
Genç kız, kendinden emin:
– Bu şiir saatini, ben yapmak istiyorum. Ancak ben yaparım zaten!
Hikmet Münir Ebcioğlu, gülecek ama, karşısındaki kız da, pek yaman. Kim bilir, belki yine azar işitebilir? Çaresiz, anlatmaya başlar:
“Tabii öyledir ama, biz üçer aylık programlarla yürütürüz yayınlarımızı. Bir ay sonra, yenisi başlayacak. O zaman, şiir saati de koyarız. İyi ki uyardınız bizi.”
Çılgınca sevinen genç kız, eve adetâ koşarak gider. Odaya ok gibi dalınca, babası, bu heyecanın sebebini sorar. Genç kız, radyoda şiir saati yapacağını söyleyince, babası, “Sana mı kaldı?” dercesine dudağını büker. Genç kız öfkelenir.
– Sen beni daha tanımıyorsun!
Bir hafta sonra, onu radyo evinden çağırırlar. Kendi yazdığı şiirleri okur, beğenirler. Program sürerken, genç kızla iyice ahbap olan Hikmet Münir Ebcioğlu, “Lise bitince, sizi spiker yapalım?” deyince, Jülide, sevincinden kabına sığamaz.
Ancak, lise bitip, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne gitmeye başladığı zaman, dernek kurma, dergi çıkarma işlerine dalınca, spikerlik hayâllerini bir süre unutur.
Şâirimizin fotoğrafını paylaşan, sayın Bülent Ütin‘e teşekkürlerimle. Sâlih Bora