Hüseyin Suat Yalçın

Hüseyin Suat Yalçın

Hüseyin Suat Yalçın’ın hayâtı ve Klâsik Türk müziği eserlerine güfte olan şiirleri ile ilgili eserlerin; bütün bilgileri, sözleri, notası ve video yorumları.

Hayâtı

Hüseyin Suat Yalçın, 1867 yılında, İstanbul’da dünyâya geldi. Babası, Ali Rıza Bey, annesi ise, Fatma Neyyire Hanım’dır.

Şâir, öğrenimini sırasıyla; Molla Gurânî Mahalle Mektebi, Balıkesir İptidâî Mektebi, Beyazıt Rüştiyesi, Drama Sancağı Rüştiyesi ve son olarak da, Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’de yaptı.

1886 yılında, Mekteb-i Tıbbiye’den mezun olduktan sonra, Midilli Belediye Doktoru olarak 3 yıl çalıştı. Ardından, İstanbul Üçüncü Belediye Doktorluğuna atandı. 1893 yılında, tıp alanında uzmanlaşmak üzere Paris’e gitti. 1895 yılında, İstanbul’a döndü, Kadıköy 10. Belediye Dairesi Doktorluğuna atandı.

1898 yılında, Suriye Vilâyet-i Sıhhiye Müfettişliğinde görevlendirildi. On yıl, Şam’da kaldıktan sonra, 1908 yılında, İstanbul’a döndü. Meclis-i Kebîr-i Sıhhî üyeliğine seçildi.

Kurtuluş Savaşı yıllarında, Ankara’ya gitti. Doktor olarak, Anadolu’nun değişik yerlerinde görev yaptı. 1921 yılında, Yunus Nadi ile birlikte Kalem dergisini çıkardı. Cumhuriyet’in ilanından sonra, Deniz Yolları Vapurlarında doktorluk yaptı ve 21 Mart 1942 tarihinde vefât etti.

Hüseyin Suat Yalçın kimdir

Sanatı ve Şiirleri

Hüseyin Suat Yalçın, dönemin çoğu şâiri gibi, başlangıçta, Divan şiiri tarzında gazeller yazdı. Bu dönemde etkilendiği başlıca şâirler; Nedim, Fuzulî ve hikemî şiirleriyle, Nabî’dir. Kimi kaynaklarda, ilk şiirinin 1885 yılında, Tercümân-ı Hakîkat’te yayımlandığı belirtilmektedir.

Dolayısıyla, o da dönemin pek çok genç şâiri gibi, şiire Muallim Naci halkasında başlamıştır. Bu halkaya girişinde, komşuları şâir Şeyh Vasfî’nin rolü vardır. Ancak Mekteb-i Tıbbiye’de, Cenap ve onun kardeşi Ali Nusret’le tanıştıktan sonra, Hâmit’in şiirlerinden haberdar olur.

1893 yılında gittiği Paris’te, Batı şiirini tanır. Yurda döndükten sonra, 1890’lı yıllardan itibaren, şiirlerini Mektep, Malûmât, Mütalâa gibi yenilikçi şâirlerin yer aldığı dergilerde yayımlar.

1896 yılında, Servet-i Fünûn dergisine geçerek, Edebiyat-ı Cedîde topluluğuna katılır. Edebiyat-ı Cedîde’nin anlayışına uygun şiirlerini, ilk kitabı olan “Lâne-i Melâl” (1910)’de toplamıştır.

Hüseyin Suat Yalçın, Edebiyat-ı Cedide yıllarında, genellikle; aşk, tabiat ve ölüm gibi bireysel temaları işlemiştir. Aşk, onun şiirlerinde, romantik olmaktan çok, cinsel yönüyle öne çıkar. Lâne-i Melâl in, “Pont-Aven” başlıklı bölümündeki “Senden Sonra”, “Mest ü Müstağrak”, “Ah Ey Hâb-ı Lâtîf” bu türden aşk şiirleridir.

Şâir, tabiat şiirlerinde ise, genellikle Edebiyat-ı Cedîde’nin tarzını sürdürür. Şiirlerinde, hayâlî bir tabiat tasvir eder. Bunlarda amaç, salt tabiatı tasvir değil, tabiat aracılığı ile, kendi duygu ve düşüncelerini dile getirmektir.

O da, şiirlerinin çoğunda, Cenap Şehabettin gibi, gece ve akşam manzaralarını tasvir eder. “Leyl-i Şitâ”, “Şeydâ-yı Melâl”, “Hilâl-i Nev” bu tür şiirlerindendir.

Söz konusu şiirlerden, “Leyl-i Şitâ”, Cenap’ın, “Yakazât-ı Leyliyye”sinden izler taşır. Bu şiirde, kış gecesinin şâirde uyandırdığı duygular dile getirilmiştir.

Hüseyin Suat Yalçın, bazı tabiat şiirlerinde ise, bahar mevsimini ele alır. Örneğin, “Şûhî-i Nevbahâr”, “Şükûfe-i Nevbahâr” adlı şiirlerinde, ilkbahar mevsimi tasvir edilmektedir.

Şâir, bazı şiirlerinde de, diğer Edebiyat-ı Cedide şâirleri gibi, sevgiliyle birlikte, tabiata kaçma, tabiatta tüm keder ve ıstırapları unutma temini işler. Örneğin, “Kelebekler, Margeritler” şiirinde, bu tabiata kaçma, tabiatta sevgiliyle berâber, her şeyden uzakta, sonsuza dek yaşama arzusu dile getirilir.

Şâirin, bu dönemde yazdığı şiirlerde işlediği bir başka önemli tema, ölümdür. Hüseyin Suat Yalçın, bu şiirlerin çoğunu, ilk eşi Saide Hanım’ın, genç yaşta ölmesi üzerine yazmıştır.

Bu bakımdan, söz konusu şiirlerde, ölen bir yakının ardından duyulan ferdî ıstıraplar dile getirilmiştir. “Rûh-i Pâkine”, “Tedfin”, “Şiir Yazarken”, “Makberi Dildâr” ve “Hayât-ı Mecrûh” ölüm temalı şiirlerindendir.

Söz konusu şiirlerin tümünde, derin bir ıstırap ve melâl vardır. Bu nedenle Hüseyin Suat Yalçın, bir melâl şâiri olarak tanınır. Şâirin ilk kitabına, “Lâne-i Melâl” adını vermesi de, bu bakımdan anlamlıdır.

Nitekim şiirlerinde, sık sık, “ağlamak, muğber, hüzün, girye, gam, mecrûh, hicran, yeis, melûl, zâr, enîn” gibi, hep melâle ilişkin sözcükleri kullanması da, bu melankolik atmosfere işaret eder. Kuşkusuz bu duygu, Edebiyat-ı Cedîde şiirinin ortak özelliklerindendir.

Bütün bu bilgiler, Hüseyin Suat Yalçın’ın, Edebiyat-ı Cedide döneminde, diğer Edebiyat-ı Cedîde şâirleri gibi, aşk, tabiat ve ölüm gibi, bireysel temaları işlediğini, şiirlerinde, hüzün ve melâl duygusunun ağır bastığını, şekil ve dil itibariyle, kuşağının anlayışını sürdürdüğünü, Arapça ve Farsça kelime ve tamlamalarla dolu ağır, süslü bir dil kullandığını göstermektedir.

İkinci Meşrûtiyet (I908)’ten sonra, Hüseyin Suat Yalçın da, döneminin pek çok şâiri gibi, İkinci Meşrûtiyet’in ilanını izleyen yıllarda meydana gelen; Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünyâ Savaşları ve Kurtuluş Savaşı gibi tarihsel ve toplumsal olayların etkisiyle, bireyci sanat anlayışını bırakıp, dönemin, toplumsal ve tarihsel olaylarını konu edinen eserler vermeye başlar.

Ondaki asıl değişme, 1908 yılından sonra, ağırlıklı olarak, mizaha yönelmesidir. Şâir, 1908 yılından sonra, yazı ve şiirlerini, genellikle “Gâve-i Zâlim” takma adıyla; Mehâsin, Ümmet, Şâir Mecmuası, Âşiyân, Kalem, Servet-i Fünûn, Yeni Kalem Dergisi ve Cumhuriyet gazetesinde yayımlamış ve şiirlerinin bir kısmını, 1923 yılında basılan, Gâve Destanı‘nda toplamıştır.

Hüseyin Suat Yalçın’ın, 1908 yılı sonrasında kaleme aldıklarında, Edebiyat-ı Cedide dönemindeki, ağır ve süslü dile karşılık, daha sade bir dil kullandığı ve az da olsa, hece vezniyle şiirler yazdığı görülür.

Şâirin, şiir dışında, bazıları çeşitli kitap ve antolojilerde, bazıları da dergi sayfalarında kalmış, Şehbâl yâhut İstibdâdın Sonu, Hülle, Devâ-yı Aşk, Yamalar, Harman Sonu gibi, pek çok tiyatro eseri vardır.

Bu sayfadaki bilgileri paylaşan, sayın Bülent Ütin‘e teşekkürlerimle. Sâlih Bora

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top