Hayâtı
118 tane şiiri bestelenmiş olan Şâhin Çandır, 1931 yılında İzmir’de dünyâya gelmiştir. 1989 yılında Avni Anıl‘ın bestelediği “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun” adlı şarkısı, 1989 yılında Milliyet Gazetesinin seçtiği yılın en iyi on şarkısında üçüncülük almıştır.
1990 yılında ise, T.R.T.’nin seçtiklerinde birincilik ödülü kazanmıştır.
Güftekar, şair Şâhin Çandır’ın 1990 yılında, Prof. Dr. Selahaddin İçli‘nin bestelediği “Ben Seni İlkbahar Gökleri Gibi Severim” adlı şarkısı, T.R.T. yarışmasında mansiyon, yine 1990 yılında Engin Çır‘ın bestelediği, “Sevgi Halayı” adlı çocuk şarkısı ile de, Devlet Bakanlığı’nın açtığı yarışmada, birincilik ödülü almıştır.
Ve merhum sanatçımız rahmetli Taner Şener‘le, T.R.T.’de güfteden besteye programını yapmıştır. Tanınmış şarkılarımızdan, “Güller Koymuşsun Vazoya, Yanakların Gülden Oya”nın da güftekarıdır.
Şâhin Çandır, kırbeş yıldır süre gelen evliliğinde hep sevgili eşi Ayten Hanım’dan feyiz almış, eşine duyduğu derin sevgi ve hayranlığı şiirin mısralarında söze getirmiştir.
Her şiirin güfte olmasa da, her güftenin mutlaka şiir olduğunu söylüyor, Şâhin Çandır. “1950 yılından bu yana şiirle uğraşıyorum. Şiir yazarken yöntemim öbür şairler gibidir.
Evde, sokakta, her hangi bir yerde dizeler aklıma gelir bir anda. Ve ben o dizeyi unutmamak için bir yerlere not ederim. Ve öteki dizeler kafamda şekillenirken, dizeler yerli yerine oturur.
Gene duygularımın coştuğu bir günde, sözcükler dökülüyordu dizelere ve “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun” sözleri de, böylesi bir duygu zamanında ortaya çıkmıştı.
Eşim Ayten, benim şair ruhumu besleyen, beni şiirle var eden, “ilham perim” oldu yılların içinde bana. Kırk yılı geçkin hayât arkadaşlığımızda karı – koca birbirimizi ilk günün heyecanıyla seviyor, genç kalmasını başardığımız ruhumuzu sanki birer çocuk gibi, bedenimizdeki yaşlanmalara aldırmadan, genç “iki ruh” olarak sevip, sayıyorduk.
Fakat en büyük sevgilerde bile zaman zaman yorulmalar, küsüşmeler ve nazlar oluyor. 1989 yılındaydık ve eşim Ayten Hanımla bir konuda tartışmış ve çok üzülmüştüm.
Kendi kendime düşünüyor, eşim Ayten’in hareketlerini izliyordum. Kırılan gönüller daha bir hasas oluyordu ve eşimin tüm mimiklerini, yaptığı “gayr-i ihtiyari” hareketlerini bile, o’na fark ettirmeden takip ediyordum.
İçim sıkılıyor, gönlüm daralıyordu. Fakat karımın suratının şekline, şemaline bakmaktan da kendimi alamıyordum. Şiir, yüreğimdeki ezgileri yazmıştı ve kalemle kağıt beni, şiirimle buluşturuyordu. Ve şiir, ruhuma candı benim.
Öyle dudak büküp hor gözle bakma
Bırak küçük dağlar yerinde dursun
Çoktan unuturdum ben seni, çoktan
Ah bu şarkıların gözü kör olsun
6 + 5 ölçülerindeki dizelerim şekillenmeye başlamıştı. Eşim Ayten’le yaşadığımız onca yıllık hayâtın anıları gözümün önünden birer film şeridi gibi geçiyor, birlikte dinleyip keyif aldığımız, tadına vardığımız duygusal şarkıları mırıldanıyordum.
Ve karım Ayten’le duygu buluşmasını yakaladığım o şarkıların, sevgimizin harcını kardığını ve bizi birbirimize daha bir yakınlaştırdığını fark etmiştim.
Ve karı – koca her ikimiz de her küsüşmemizde o şarkılarla bir araya geldiğimizi fark etmiş, şarkılarla sevgimizi, hüznümüzü ve küskünlüğümüzü açıkça ortaya döktüğümüzü, kırkbeş yıllık evliliğimiz boyunca öğrenmiştik.
Ve ben, o gün ki üzüntümle, duygularımla özdeşleşen güftemi yazıyor, dörtlüklerimi şiirin liriziminde kendimi ifade ediyor, karımın bana çizdiği portrenin başka bir portresi ile o’na sesleniyordum.”
Not: Şâhin Çandır, tedavi gördüğü İzmir Su Hastanesi’nde, 17 Mayıs 2019 Cuma günü öğle saatlerinde vefât etmiştir.