
Ali Rızâ Sağman’ın hayâtı ve Klasik Türk müziği eserlerine güfte olan şiirleri ile ilgili eserlerin; bütün bilgileri, sözleri, notası ve video yorumları.
İçindekiler
Hayâtı
Merhum Hâfız Ali Rızâ Sağman, yalnız mûsikî hayâtımızın değil, tüm kültür hayâtımızın gizli kalmış değerlerinden biridir. Bestekâr ve hânendeliğinin yanı sıra, özellikle dînî mûsikî sahasına derin vukûfiyeti, onun sadece bir yönüdür.
O aynı zamanda; bir büyük tarihçi, felsefeci, ilâhiyatçı, edebiyatçı, araştırmacı ve yazar olarak, kültür hayâtımıza damgasını vurmuştur.
Son dönemde, büyük bir heyecanla ve hayranlıkla okuduğum “Meşhur Hâfız Sâmi Merhum” adlı eseri, sadece Türk mûsikîsi’nin gelmiş geçmiş en büyük icrâcılarından, Hâfız Sâmi’nin bir biyografisi olmakla kalmamaktadır.
Ali Rızâ Sağman bu kitapta, genel anlamda, bir Türk mûsikîsi ses sanatçısının nasıl olması gerektiğini, Türk mûsikîsi ses icrâcılığının niteliklerini ve inceliklerini anlatmakta, hatta, nasıl dinlenmesi gerektiğini bile ortaya koymaktadır.
Kitapta; Hâfız Şaşı Osman, Hâfız Rızâ (Beşiktaş’lı), Hâfız Kemâl, Hâfız Süleyman Karabacak, Hâfız Sâdettin Kaynak, Hâfız Burhan Sesyılmaz, Hâfız Cevdet Soydanses, Hâfız Fahri, Hâfız Mecîd, Hâfız Ali (Yeraltı câmii hatîbi), Hâfız Cemâl (Aksaray’lı) gibi, bir dönemin diğer meşhûr hâfız-hânendelerini, objektif bir yaklaşımla bize tanıtarak, günümüzde eşine rastlamadığımız ve özlemini çektiğimiz sanat eleştirmenliğinin, hârikulâde bir örneğini vermektedir.
Eser, konservatuarlarda ve sanat topluluklarında yapılmaya çalışılan, Türk Mûsikîsi Ses İcrâcılığı Eğitimi konusunda, bir hayli faydalanılabilecek son derece kıymetli bir kaynak eserdir.
Merhum Ali Rızâ Sağman’a ait her şeyin (en küçük bir kağıt parçası bile elden çıkarılmaksızın), büyük bir özenle korunmakta olduğunu görmek, beni son derece duygulandırdı ve mutlu etti.
Dâmadı, emekli mâlî müşâvir Sn. Vâsıf Işık beyefendinin, büyük bir duyarlılıkla, hiçbir maddî karşılık gözetmeksizin, yıllardır özveriyle yaptığı çalışmaların önemi, kaybettiğimiz nice değerler göz önüne alındığında, daha çok anlaşılabilir.

Ali Rızâ Sağman hakkında, daha fazla bilgi ve belge toplamak amacıyla, 8 – 10 Eylül 2000 tarihleri arasında, Kayseri’de ikamet eden tek çocuğu ve tek kânunî mirâscısı Sn. Mediha Işık hanımefendi ve damadı Sn. Vâsıf Işık beyefendiyi, evlerinde ziyaret etmek şerefine nâil oldum.
Merhum Ali Rızâ Sağman’dan kalanların bir kısmı, toplumun hizmetine sunulmak amacıyla, âilesi tarafından T.R.T. Kurumu’na, bir kısmı Yüksek İslâm Enstitüsü’ne ve kütüphânelere bağışlanmış. Ama elde daha pek çok basılmamış, kıymeti hâiz eserler ve pek çok döküman var. Ali Rızâ Sağman hazînesi, ilgilenecekleri bekliyor.
Mevlidhanlar ve “Cevaba Cevabım” adlı eserlerinde merhum, biyografisini şöyle anlatmaktadır:
“1306 (1890) yılında, Ünye kazasında doğdum. Babam, o kazanın deppoy memuru Ömer Efendi idi. 1313 yılında, babamın yüzbaşılığa terfii ve tâyini sebebiyle gittiğimiz Giresun’da, hıfzımı ve iptidaî rüştî tahsilimi ikmâl ettim. 1320 yılında İstanbul’a, medrese tahsiline geldim.
Fâtih Camiinde, meşhur ve şehidi mağfur İskilipli Âtıf Efendi’nin dersine oturdum. Yaz tatillerinde Giresun’a gittikçe, Bayazıtzâde Hâfız Ali Efendi’den; tecvid, maharic-i hurûf, aşere ve takrîb okuyup, 1326 yılında icazetnâme aldım.
1908 – 1909 yıllarının doldurduğu hadiselerle, Rönesans’a kavuştum. İstanbul’da, Beyânü’l Hakk mecmuasında, Giresun’da, Karadeniz gazetesinde yazılar yazmaya başladım. Çok aşırı olmamakla beraber, İttihat ve Terakki’ye muhaliftim.
Bu sebeple, İttihat ve Terakki’nin tepmesine uğramak şerefine ermiş, 29 Mayıs 1329 tarihinde, Sinop’a gitmek üzere, Sirkeci rıhtımından hareket eden Sürgünler Vapurunda (Bahricedit) bulunmak saadetine yükselmiştim.
“Haşerattan yenilen darbe hakîkatte kuzum,
Harp yerinde alınan yâreye benzer, severim.
Bu durum özge delildir ki: hamiyattârım
Ben bununla öğünür, yel olurum da eserim.”
Tam 27 ay Sinop’ta, 4 yıl Çorum’da, sürgünlülük vazifesini hakkiyle îfâ eyledikten sonra, Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ve ittihatçıların memleketi mahv ile, koca imparatorluğun ipini çekmesi ve birer birer kaçmasından sonra, İstanbul’a döndüm.
Dayanılmaz mâli sıkıntılara rağmen, yarı kalan tahsilimi ikmâl için, kazandığım imtihan sonunda, Şahin Medresesi’nin son sınıfına girdim.
Arabiye ve Edebiyat hocalığını, merhum Mehmet Akif‘in yaptığı bu medreseden mezun olduktan sonra, Süleymaniye’nin imtihanını kazanıp, bu muâllâ müessesenin, Kelâm, Tasavvuf ve Felsefe şûbesine girdim.
Buradan 1922 yılında, “Aliyyü’l âlâ” diploma aldım. 1342 yılında yazdığım tezden dolayı da, üç “şâyân-ı takdîr” e mazhar oldum.

Bundan sonra, İstanbul Hukuk Fakültesi’ne devama başladım. Üç yıl sonra, “Âlâ” derece ile bitirdim. Diplomam 1927 – 1928 tarihli ve 2332 numaralıdır. Avukatlık stajımı da yaptım. Fakat adliyeye intisap etmedim, öğretim işini, daha feyizli buldum.
1923 yılından bu güne kadar, muhtelif okullarda, muhtelif derslerde muallimlik yaptım. Daruşşafaka, İran Okulu, Sen Mişel Fransız Koleji ve İmam Hatip Okulunda, İngiliz Erkek Lisesi’nde; Umûmî Tarih, Türkçe, Din, Kur’an ve Kelam, Teoloji hocalığı yaptım.
Şâir değilsem de, nâzımlığa yelteniyorum. Muhtelif mecmualarda; diyânet, milliyet, insaniyet ve fazîlet mevzûlu nâçiz eserlerim çıkmıştır.
Çorum’da iken kânun çalmakla, bilahare Çarşamba’lı Hâfız Cemâl’den, beste, şarkı gibi eserler geçmek ve usûl vurmayı öğrenmekle başladığım mûsikîye de, azdan çoktan intisâbım var.
Ses san’atından biraz anlayışım olduğu için, kendime göre kompozitörlüğüm de bulunur. Matbû eserlerimin bazıları, radyoda okunmaktadır.
“Elli Yıllık Türk Mûsikîsi” adlı eserin yazarı Mustafa Rona beyfendi, bu âcizlerinin ismini ve resmini koymak lûtfunda bulunmuştur.
Odeon Parlofon, Orfeon ve Kolombiya kumpanyalarına okunmuş ve neşredilmiş plâklarım vardır. Güfteleri ve besteleri, bendenize aittir. Basılacak ve basılmış, kırka yakın eserin sâhibiyim.
Nâçiz karakterimi meydana getiren bu vasıflar içinde, beni en çok iftihara sevkeden hangisidir biliyormusunuz? Hâfızlığım. Bunun verdiği maddî şeref ve mânevî gıda, diğerlerinin verdikleri ile kıyas kabul etmeyecek kadar bence fazladır.

Hafız Rıza Bey, 13 Eylül 1965 tarihinde, Karagümrük Nurettin Tekkesi Sokak No: 67’deki evinde, kalp krizinden vefât etti. Çorum’da sürgündeyken evlendiği ve sâdece birkaç yıl evli kaldığı eşi Şerife Hûriye Hanım’dan olma kızı, Mediha Işık’tan başka vârisi yoktur.
Sağlığında yaptırmış olduğu, Edirnekapı’daki mezarında yatmaktadır. Mezarı, 1948 yılında ölen annesi Ayşe hanımın mezarı ile ve bilahire 1981 yılında ölen, boşanmış eşinin mezarı ile yan yanadır. Mezar taşına, kendisi sağlığında (Bu mezar Muallim Ali Rızâ Sağman’a aittir) ibaresini yazdırmıştır.
Ali Rızâ Sağman’ın vefatının 1. yıldönümünde, evinin bahçesinde bir anma töreni yapılmıştır. Merhum, ömrü boyunca bu bahçedeki güllerle haşır neşir olurdu.
Morundan pembesine, beyazından siyahına kadar yediverenlerin katmer katmer açtığı bu bahçeyi, dostları ile ettiği sohbetler, okunan şiirler, geçilen şarkı ve gazeller renklendirirdi. Bu bahçe ayrıca, bir üniversite idi.
Müdavimleri arasında; İsmail Hami Danışment, Ziya Uygur, Raif Ogan, Cevat Rifat Atilhan, Fazlı Akkaya, Kemâl Baykal, Zühtü ve Cemâl Oğuz Öcal beyler ve birçok dostları vardı. Necâti Aktürk ve Cevdet Soydanses, teklifsiz misâfirleri idi.
Bu ev ve bu bahçede; aktüel, dînî, ilmî ve edebî konular ele alınır, işlenirdi. Sohbet aralarını, İran’lı dostlarının eksik etmediği, Acem çayları tatlandırır ve geçilen değişik fasıllar renklendirirdi.
Kemâl Baykal’ın yayından çıkan nağmeler; Necâti Aktürk, Zeki Sesli, Mahmut Hataylı, Nusret Yeşilçay, Hasan Akkuş ve Hafız Gerede’nin, gökkubbede çınlayan sedâları, bu bahçede âbideleşirdi.
Eserleri
Kısmen basılmış ve kısmen de basılmamış olarak merhumun, kırkı mütecâviz eseri vardır. Bu eserleri; ilmî, felsefî, edebî, dînî ve tarihî konuları içermektedir. Bir kısmı da, manzumdur. Bunların dışında; gazel, kasîde, na’t-ı şerîf türünde ve aruz vezninde manzûmeleri de mevcuttur.
Basılmamış eserlerinden çoğu, Arapça harflerle, kendi el yazısıyla yazılmıştır. (Sadece Rûz-i Cezâ’nın, 2.cildi ile Tecvid Külliyatı yeni harflerle daktilo edilmiştir.)
Ayrıca muhtelif kâğıtlara, defterlere yazılmış, Arap harfli yazıları ve notları vardır. Muhtevâları, henüz açığa kavuşturulamamıştır. En ufak parçasına kadar saklanmaktadır.
Basılmış Eserleri
- İtikatsızlık ve Menşe’i (1912)
- Meşhur Hâfız Sâmi Merhum
- Fâtih İstanbul’u Ne Şekilde Aldı? (2 cilt)
- İstanbul Hendekleri
- Hazreti Kuran Radyoda Okunabilir mi?
- Din adamları Nasıl Yetiştirilmeli?
- Mevlid nasıl okunur, Mevlidhanlar
- İslam Fütühatı (1954)
- Sağman Tecvidi
- Yeni Sağman Tecvidi
- İlaveli Yeni Sağman Tecvidi
- Rûz-i Cezâ (dînî, ahlâki, felsefî manzum)
- Kur’anın Türkçe’ye Tercümesi Karşısında Üç Profesör
- İstanbul’un Fethi Hakkında Bir Fetva
- Cevaba Cevabım
- Hazret-i Kur’anın Mealen Tercümesi (1980)
Hazreti Kur’anın Mealen Tercümesi, merhumun ölümünden sonra bastırılmıştır. Bu eserin basımını, talebesi Mümin Çevik üstlenmiş ve 30 Aralık 1976 tarihli sözleşmeden 4 yıl sonra basalabilmiştir. Eser, dip notlu olmasına ve çok değerli bilgileri ihtivâ etmesine rağmen, basılı esere maalesef bu notlar konulmamış ve okuyucular bu değerli eserin, büyük bir kısmından mahrum bırakılmıştır.
Manzûme türünde olanlar
Kendisi biyografisini anlatırken “Şâir değilsem de, nâzımlığa yelteniyorum. Muhtelif mecmualarda; diyânet, milliyet, insâniyet ve fazîlet mevzûlu nâçiz eserlerim çıkmıştır.” demiştir.
Bunlar; kasîde, gazel ve na’t-ı şerîf türünde, aruzla yazılmış eserler olduğu gibi, hece vezinli, sâde eserleri de vardır. Muhtelif gazetelerden, genellikle; Hür Adam’dan ve Sebilü’r reşat mecmuasından, basılı kitaplarından alınarak, bir klasörde daktilo edilerek toplanmıştır. Bunların adları şöyledir:
- Mahmut Celaîüddin Ökten’e (1959)
- Korkacaksan (Cevat Rifat Atilhan’a (1959)
- Gerçekler (1959)
- Hakkın Işığı Karşısında (1958)
- Mevlânâ Yortusu Münasebetiyle (1957)
- Menderes (1957)
- Minâre-Ezân, Çankulesi-Çan
- Fırtınalardan Sönmeyen Işık (1958)
- Cevat Rifat Atilhan’a (1959)
- Kur’an (1955)
- Nat’ı Şerif 1, 5 kıt’a (1949)
- Nat’ı Şerif “Yâ Muhammed”(1948)
- Nat’ı Şerif 2, 5 kıt’a (1949)
- Kasîde (1929)
- Na’t-ı Şerîf (1948)
- Münâcaat (1927)
- Münâcaat (1929)
- Mülammâ Kasîde (1925)
- Na’t-ı Şerîf (1926)
- Manzum Kıt’alar (1951)
- Manzum Kıt’alar (1950)
- Hâfız Sâmi’nin Mezarında (1948)
- Zaman Karşısında (1958)
- Manzûme (1953)
- Dünyâyı Kana Boyayan Soysuza (1959)
- Kur’an-İslâm Âlemi (1959)
- Dinle Olaylar Karşısında (1965)
- Türkoğlu Dinle (1957)
- İlerici-Gerici (1965)
- Allah’a Sığındık (1954)
Basılmamış Eserleri
Merhumun ölümünde yalnız başına oturduğu evindeki; kitaplar, notalar, plâklar, tek bir kağıt parçası dahi zâyi edilmeksizin muhafaza edilmiştir. Oldukça zengin bir kütüphânesi kalmıştır.
Ancak kısmen Arap harfleri ile yazılı kitaplardan 119 adedi, 30 Eylül 1975 tarihinde, Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü’ne bağışlanmıştır. Bu kitapların adları ile tesellüm tutanağı ve enstitü yetkililerinin teşekkür yazısı saklıdır.
Arap harfleri İle ve kendi el yazısı İle yazılmış, basılmamış eserleri
1. Rüz-i Cezâ’nın 2.cildi
2. Allah’a Sığındık
3. Sopalı Meşrutiyet Sürgünleri
4. Menfasından Kaçan Sürgün
5. Zavallı Melek
6. Âgâh Bey ve Köse Kerim
7. Ülkede Ülkü Kahramanları
8. Varna Muharebesi
9. İstanbul’un Bir Asırlık Meşhur Hâfızları
10. Dinsizliğin İlmen İmhâsı
11. Güneş Doğuyor
12. İstanbul’un Fethi ve Kerkoporte Masalı
13. Âşık Şemi’nin Aşk Hikâyesi
14. İslâm’ın Revnâkını Solduran Âmiller
15. İslam Evliya Akidesinin Özü
16. Biz Kimiz?
17. Akla Gelenler
18. Hâmi Efendi’ye Mektup
19. İsbât-ı Vâcib (tez)
20. Sağman Tecvidi Külliyatı (88 sayfa)
Bu eserlerin bir kısmı “İlâveli yeni Sağman tecvidi”nin, arkasına yazılıdır. Bu eserlerden, Rûz-i Cezâ’nın 2. cildi ile, Allah’a Sığındık isimli felsefî ve dînî manzum eser, daktilo edilmiş olarak basıma hazırdır. Diğerleri Ârap harfleri ile yazılmış ve yeni harflere çeviriye muhtaç bir durumdadır.
Musıki yönü
Ali Rızâ Sağman’ın vefatında, 120 civarında taş plağın mevcut olduğu görülmüştür. Taş plâkların muhafazasındaki güçlük bir yana, bunların T.R.T. vasıtası ile değerlendirilmesi ve herkesin hizmetine sunulması düşünülmüştü.
Bu maksatla, T.R.T. Müzik Dairesi Müdürlüğü’ne başvurulmuş, Tahir Engin İçöz ve Ergun Balcı’dan oluşan bir heyet, evimize gelmişti. Bu heyete, 23 Mart 1979 tarihinde, 117 plak teslim edilmişti. Teslim edilenlerin nitelikleri ve sayıları şöyleydi:
- 39 adet, A. Rıza Sağman’ın kendi sesinden
- 7 adet, Merhum Hafız Sami’nin sesinden
- 6 adet, Merhum Hafız Kemal’in sesinden
- 10 adet, Tanbûrî Cemil Bey‘in sazından
- 42 adet, muhtelif san’atkarların sesinden
- 13 adet, Ümmü Gülsüm ve sair Ârap san’atçıların sesinden
Plâkları
Muhtelif zamanlarda radyoda (Arşivden Mikrofona), (Eski Sesler), (Hoş Sadâ) gibi programlarda, Ali Rızâ Sağman’la ilgili plâklar ve bizlerle yapılan kısa söyleşiler yayınlanmıştır. Beste ve güfteleri, merhuma ait plâkların bir kısmı şunlardır:
- Mülemmâ kasîde
- Reng-i ümmîdim söndü bu gece (Cevdet Soydanses’le birlikte)
- Yâ Muhammed, o büyük ismine hayrân olurum. “Ah gel şu yıllarca süren hicri utandır.”
- Saçıldı âleme rahmet (kasîde), “Arayı arayı bulsam izini (ilâhî)”
- Terk-i candır (mersiye), “Oldum elem-i cürmile (münacaat)”
- Ah görmemiş ismini “Dilâ hâlâ hemdem-i cânân olandan sor”
- Vay dağlar dağlar, “Cevher-i îmân ve dinsin”
- Kozalı gelin (Anadolu havası) “Ah benim bahtiyârım (Harput havası)”
- Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş “Bu gün ayın ondördü.”
- Mevlîd (Vefat bahri)
- Mevlîd (Velâdet bahri)
- Mümin Sûresi “Emene’r resûlü “
- Tâhâ Sûresi
- Kur’an okuma tekniği ve izahı
- Yusuf Sûresi
- Kasas Sûresi
- Mevlîd
- Terki Candır (takdimli)
- Ezân (5. 12. 1948)
- Salâ (20. 11. 1948), “Tâhâ Sûresi “
- Mümin Sûresi
- Tâhâ Sûresi
- Leükdimu biyevmil kıyame
- Mümin Suresi
- Şemi ümidim bu gece “Ah bir gel de şu yıllarca süren hicri utandır”
- Mevlîd (Ey Azizler) “Meded yâ ilâhe’l âlemîn”
- Zamanı var ki her bezmin anarsın
- Ah nice hasret “Akşam oldu yine bastı kareler”
- Terk-i candır “Şu yaralı kalbim olaydı”
- Bir bağlandı yine “Ah görmedim mislini”
- Derman arardım derdime “Çifte Telli”
- Ah meded ey
- Çanakkale Şehitleri’ne (mersiye) “Ana mezarında”
- Ah anam anam derdi gamından “Kement olmuş”
- Yusuf Sûresi
- Kıyâme Sûresi
- Bakara Sûresi
- Velâme Sûresi “Ah gönül mağlubu aşk olmuş”
- Kıyâme Suresi
Kaynak: Timuçin Çevikoğlu