Kabak kemane çalgısı

İnsanoğlunun dünyânın bütün coğrafyalarında çok eski zamanlardan bu yana çevresindeki doğal malzemeleri kullanarak çalgı yaptığı bilinmektedir. Asya’dan Afrika’ya çok geniş bir coğrafyada görülen, doğada çeşitli formlarda bulunan su kabağının çalgı yapımında kullanılması ona çok önemli bir özellik kazandırır.

Ama su kabağı en güzel forma ve sese kabak kemâne adı ile Türkiye’de ulaşmıştır. Kabak kemanenin kendine has yanık bir sesi ve çalgı tekniği vardır. Kabak kemane, Türklerin en eski ve en az değişim gösteren halk çalgılarından biridir.

Kabak kemâne; Antalya, Isparta, Burdur ve Muğla illerini kapsayan Teke bölgesi ve civarında günümüze kadar kullanılmaya devam etmiş Yörük Türkmen müziğinin önemli çalgılarından biridir.

Kemâne ilk başta iki telli iken, zamanla önce üç tele çıkmış, daha sonra profesyonel topluluklarda çalınmasıyla tel sayısı dörde çıkmıştır. Kemane yöresel çalgıdan ziyade tüm yörelerimizde bilinen ve çalınan bir çalgı hüviyetine bürünmüş, tıpkı diğer Türk cumhuriyetlerinde olduğu gibi ülkemizde de halk çalgıları içinde üst sıralara yerleşmiştir.

Çalgı eğitimi veren yükseköğretim kurumları ile kemâne yapımcılarının birlikte yapacakları çalışmalar ve eğitimlerle kemâne yapımcılığının bir düzene girmesi ve milli bir çalgı da olması gereken ortak bir görünüm alması gerekmektedir.

T.R.T. ve Kültür Bakanlığına bağlı topluluklarda kemânenin kullanılması

Kabak kemâne, T.R.T. de ilk olarak 1969 yılında İzmir Radyosunda Sâlih Urhan, 1970 yılından itibaren de İstanbul Radyosunda Yalçın Özsoy ve Ankara radyosunda Emin Aldemir tarafından sadece yöresel ezgilerde çalınmasıyla halk müziği topluluklarında yer almaya başlamıştır.

Daha sonra ise, halk müziği korolarının değişmez bir sazı haline gelerek, yöre gözetmeksizin her tür ezgide kullanılmaya başlanmıştır. Kemâne, Devlet Radyolarında Yurttan sesleri topluluklarının kurulmasından sonra ilk defa kabak kemâneye ilgisi olan bağlama çalan sanatçılar tarafından çalınmaya başlandı. Kabak kemâne kadrosuyla T.R.T. ye ilk defa sanatçı alımı da 1981 yılında gerçekleşti. Arslan AkyolKaynak: dergipark.gov.tr

Bir yanıt yazın