Fahri Kopuz

Mehmed Fahri Kopuz 1882 yılında İstanbul’da dünyâya geldi. Gümrük memurlarından Kadri Bey’in oğludur. İlk öğreniminden sonra 1889 yılında Vefa İdadisi’ne girdi ve 1903 yılında buradan mezun oldu.

Şura-yı Devlet Mazbata Kalemi’nde memuriyete başladı. Altı ay sonra Harbiye Nezareti’ne nakletti. Harbiye Nezareti Süvari Dairesi Katipliği yaptığı sırada “Çanakkale Savaşı”nda 5. Orduya katıldı ve savaş bitinceye kadar orada kaldı.

1908 yılında İsmail Hakkı Bey’in başkanlığında bazı arkadaşları ile “Musiki Osmani Cemiyeti”ni kurdu. Burada dönemin ünlü musikişinasları ders veriyordu.

1916 yılında Reşad Erer, Kemani Haşim, Neyzen İhsan Aziz Bey, Kanuni Nazım Bey, Tanburi Ahmed Neşed Bey, hanende Arap Cemal, hanende Sıtkı, hanende Reşat Bey’lerle “Darüttalim-i Musiki Cemiyeti”ni kurdular.

İlgili bölümlerde görüldüğü gibi bu kuruluşa başka sanatkarlar da katılmıştır. Bu topluluk 1931 yılında dağıldı ve Fahri Kopuz’un gayreti ile 1934 yılında yeniden toplandı. Çalışmalarını 1939 yılında Ankara Radyosu’na tayin edilinceye kadar sürdürdü. 1939 yılında Ankara Radyosu’nda göreve başlayan Kopuz, radyoevi nota kütüphanesini kurmakla görevlendirildi.

Cevdet Kozanoğlu ile birlikte büyük emeği geçti. “İncesaz” programlarını da yönetiyordu. Daha önce Darüttalimi Musiki’de bu tür toplu programların en iyi örneklerinin sunulmasını sağladığından , büyük bir gayretle işe sarıldı ve binlerce notayı bizzat yazdı.

Bugün bile Ankara Radyosu’nda kullanılan notaların çoğu onun yazmasıdır. Geleneksel bir uslub içinde güzel fasıl programları sundu ve hocalık etti. Bu programlar, fasıl musikimizin son kaliteli icra örneği olarak kabul edilir.

1961 yılında ileri yaş nedeni ile emekliye ayrıldı. Emekli olduktan sonra birkaç kez radyoevine davet edilerek kendi bestesi olan “İstanbul Efendisi”nin seslendirilmesine yardımcı oldu. Meraklı gençlere evinde musiki dersleri verirdi.

Fahri Kopuz zatürre hastalığından 7 Ocak 1968 tarihinde Ankara’da öldü. Ertesi gün Hacıbayram Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı’nda toprağa verildi.


Fahri Kopuz, Hadiye Hanım’la evlenmiş, bir kız olmak üzere üç çocuğu dünyâya gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın eski kemancılarından Fethi Kopuz sanatkarın büyük oğludur. Musiki çalışmalarına çok küçük yaşlarında, sünnet hediyesi olarak alınan armonika ile başladı. Orta halli bir udi olan babasına sesi ile eşlik ederdi.

Önceleri kanuna merak ettiyse de babası tel almayınca bundan vazgeçti. Gizlice babasının udunu alır, bazı basit eserlerle kantoları çalmaya çalışırdı. Pek genç yaşında musiki ile uğraşmaya başladığından, cemiyetlere devam ederek Abdülkadir Töre, Hoca Ziya Bey, Hacı Kirami Efendi gibi ustalardan musiki sanatımızın inceliklerini öğrendi.

Muallim İsmail Hakkı Bey‘den Musiki Osmani’de fasıllar geçti. Kanuni Hacı Arif Bey‘den saz eserleri, Ahmet Irsoy‘dan usul dersleri aldı. Darüttalim Musiki kurulduktan sonra, Sadeddin Arel ve Suphi Ezgi‘yi tanıyarak bu iki ilim adamımızdan armoni, prozodi ve nazariyat dersleri gördü.

Büyük sanatkar Tanburi Cemil Bey‘i tanımış, uzun yıllar onun çevresinde bulunmuş, lavta çalmayı öğrenerek Cemil Bey’e eşlik etmişti. Darüttalimi Musiki’nin üyesi olan Kanuni Nazım Bey’den ölümüne kadar yararlanmıştır.

I. Dünyâ Savaşı sonrası “Mütareke” yıllarında Kaptanzade Ali Rıza Bey‘in kurduğu “İstanbul Opereti”nde çalıştı. Son derece ciddi bir kişiliğe sahip olan Kopuz, bütün çağdaşları gibi sanatta disipline inanan ve falsoya tahammül edemeyen bir kimseydi.

Bu ölçüler içinde İstanbul halkına yıllarca güzel konserler sundu. Bu başarılı saz ve ses topluluğu Berlin, Kahire, İskenderiye gibi büyük merkezlerde ve yurtiçi turnelerinde konserler vermiştir.

Aynı zamanda iyi bir lutiye idi. Zaman buldukça eski sazları onarır ve ud yapardı. Fahri Kopuz, yüzyılımızın en dikkate değer bestekarlarındandır. Saz ve söz eseri formlarında tekniği sağlam, geleneklere bağlı, duygulu ve kusursuz eserler bestelemiştir.

En değerli hocalarından yıllarca çalışarak elde ettiği teknik bilgilerle eserlerini sağlam temellere oturtmuştur. Özellikle şarkıları, bu formun bütün inceliklerini kavramış bir sanatkar kişiliğin değerli ürünleridir. Bazıları üstün bir bestekarlık çizgisine yaklaşır.

Saz eserlerinde de hemen hemen aynı başarı dikkati çeker. Operet bestekarlığı akımına kapılarak Musahib-zade Celal’in “Atlı Ases” ve “İstanbul Efendisi” adındaki eserlerini Türk Musikisi tonal sistemine göre bestelemiştir. Eserleri “Külliyat” şeklinde 1949, “Nazari ve Ameli Ud Dersleri” adındaki metod çalışması 1920 yıllarında yayınlandı.

Sık sık “Hayâtımda en çok sevdiğim ve en çok bildiğim şey musikidir” diyen Kopuz, seksen altı yıllık bir ömrü bu sanata vakfetmiş, karşılığında maddi çıkar gözetmemiştir.
Kaynak: eksd.org.tr

Bir yanıt yazın