Melâhat Pars

İsmail Hakkı Bey Zehra Hanım’ın kızı olan Melâhat Pars, 1918 yılında İstanbul’un Fatih semtinde dünyâya geldi. İlkokul çağlarında müziğe olan ilgisini fark eden ailesi tarafından Kanuni Mustafa Bey’den iki yıl nota ve usul dersleri aldı. “Darutta’lim-i Musiki” ye devam etti ve burada udi Fahri Kopuz‘dan ud ve makam dersleri aldı.

Udi Cevdet Kozanoğlu, Nuri Halil Poyraz ve Mesud Cemil Bey gibi musikimizin değerli üstatlarda ders alarak musiki bilgisini ilerletti. 1938 yılında hayâtını askeri Doktor Hazım Pars’la birleştirdi.

Eşini seven, sayan, ona hayranlığını her fırsatta dile getiren kişiliğe sahipti. Eşinin şark hizmeti için Bitlis’e gitti ve üç yıl musikiden uzak kaldı.

Bitlis’ten tayinleri Ankara’ya çıkmıştı. 1944 yılında Ankara Radyosu’nun açtığı sınavda başarı göstererek, solist olarak çalışmıştır.

1985 yılında kurduğu Kalamış, Kadıköy ve Marmara musiki derneklerinde yöneticilik yaptı. 1948 yılında ilk bestesi olan Hüzzam makâmındaki “Avare gönül yine sensiz hicrana daldı” şarkısının sözleri aile dostları olan Yegâne Teksel’e aitti.

Güfteyi hocası Fahri Kopuz‘a götürdü ve ondan bestelemesini istedi. Hocası kendine iade ederek, “Hadi bakalım ilk denemeni yap, bu güfteyi bestele” dedi. Bu güzel şarkıyı bestelendiğinde hocası Fahri Kopuz çok beğenmişti.

1954 yılında Ankara’dan ayrılarak İstanbul’a yerleşti. İstanbul Radyosu’unu Türk Musikisi yayınlarına katıldı. Bu yıllarda İstanbul Belediyesi Konservatuarı İcra Heyetine üye oldu ve günümüzde her musikisinesin dilinde olan şarkısını besteledi. Mesud Cemil Bey bu şarkıyı ilk dinlediğinde çok meşhur olacağını söylemişti.

1959 yılında bir gece abajurun ışığında saçlarındaki akları fark ettiği an “Gümüş tellerle örsem saçının her telini, Kimse alamaz benden kalbimdeki yerini” adlı güfteyi Kürdilihicazkar makâmında besteledi. Bu şarkının sözleri Şadan Kalkavan’a aittir. Bu şarkıyı eşi Hazım Pars için bestelediği söylenir.

Pars ailesinin üç çocuğu oldu. Behiç, Erol ve Cengiz Pars.Türk musikisine pek çok sanatçı yetiştiren Melâhat Pars, 12 Mayıs 2005 Perşembe günü aramızdan ayrıldı. Şişli Camii’nde öğle namazına müteakip cenaze namazı kılındı. İstanbul Radyosu önünde düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenazesine sevenleri, öğrencileri, ailesi ve musiki çevresinden simalar katıldı.

Emel Sayın: Türk sanat müziği bir değerini kaybetti. Çok üzgünüm. Nasıl şimdiki gençler bize akıl danışıyorsa, ben de kendisinden akıl istemiştim. Bana, “Mutlaka eğitim al” demişti. Nasihatini dinledim.

Adnan Şenses: Musikiye yıllarını vermiş, sanatçı yetiştirmiş, yeri doldurulamayacak çok değerli bir hocaydı. Cenazesinde ne ekmek kazandırdığı sanatçıları, ne bir vali, ne de bir belediye başkanını gördüm. Pars, Zeki Müren gibi hak ettiği değeri göremedi.

Zekai Tunca: Çok değerli besteleri, hanımefendi tavırlarıyla artık tükenmekte olan bir neslin sayılı örneklerinden biriydi.

Gamlı Hazan” başta olmak üzere çok değerli eserlerini hiç ücret almadan seslendirmemize izin verdiği için alacaklı gitti, hakkını helal etsin. Günümüzde giyimi kuşamı ya da aşklarıyla gündeme gelmeyi marifet sananlar için örnekti.

Muazzez Abacı: Türk musikisine çok büyük emeği geçmiş, “Gamlı Hazan” gibi dillere düşen besteleri olan değerli bir insandı. Bir söz vardır ya, “Bakî kalan bu kubbede hoş bir seda imiş” Melâhat Pars da öyle bizim yüreğimizde.

Umut Akyürek: Ne yazık ki günümüzde kadın bestekârlara rastlanmıyor. Bu nedenle onun gibi değerlere sahip çıkmak zorundayız. Gönül isterdi ki, yaşarken de Melâhat Hoca’nın kıymeti bilinseydi. Eserlerini severek seslendiriyorum.

Gönül Yazar: Pars’ı 14 yaşımdan beri tanırdım. Yıllar önce bir ödül töreninde ben ödülümü almıştım ama bir aksaklıktan dolayı Melâhat Hanım’a sıra geldiğinde ödül bitmişti. Koşup kendi ödülümü ona verdim. Anne yüreği taşıyan yanıyla destekçimizdi.

Kalamış Musiki Derneğinden öğrencisi Serap Kâşıkçı, “Melâhat Pars’a sesleniş” yazısında: Değerinizi bilemedik galiba hocam. Şu gönlümden neler çektim hep vefasız girenler. Hayâtınızda çok vefasızlık örnekleri oldu hocam. Belki de bu yüzden “Yine Hicran İle Gün Bitti Güneş Battı Gönül” ü bestelediniz. Belki de bu yüzden “Görmesin İstemem Doğan Günü Gözlerim” dediniz.

Derin uykulara dalmanız bu yüzden miydi hocam? Israrla gözlerinizi açmayışınız. “Bihude midir bendeki bu ah-u eninler Solgun dudağın bir gün olur ismimi inler” diye başlayan hüzzam şarkınız, bu yüzden mi? İsminizi derneğimizin isminde yaşatacağız hocam.

Artık “Melâhat Pars Kalamış Musiki ve Kültür Derneği” adımız. Evrende hiçbir ses kaybolmazmış hocam, bilim adamları ispatlamış. Bütün sesler, kulağın alamayacağı ölçüde küçülerek sonsuza doğru uzanan titreşimler halinde doğada asılı kalıyormuş. Sizin besteleriniz de onların arasında, duyuyorum, duyuyoruz, hep duyacağız. Güle güle hocam.

Avni Anıl ile Melâhat Pars sohbeti

Bir Besteci-Melahat Pars

Bir yanıt yazın