
Pesendî’nin hayâtı ve Klâsik Türk müziği eserlerine güfte olan şiirleri ile ilgili eserlerin; bütün bilgileri, sözleri, notası ve video yorumları.
Hayâtı
Pesendî, 1841 yılında, Kütahya’nın, Maruf Mahallesi’nde dünyâya geldi. Asıl adı, Ali’dir. Halk arasında, bir asır yaşadığına da inanılmaktadır.
Yazdığı şu dörtlükten hareketle, yüz sene yaşamış olduğu varsayılır:
Zevk ü safâ böyle gider
Ref’ ola gam ile keder
Elverirse tali’ keder
Yüz sene dek yaşamalı
1913 senesinde ölen Pesendî, bu dörtlüğe göre, 1813 yılında doğmuş olmalıdır. Bir diğer sebep ise, küçük oğlu Şemseddin Efendi’yi şahsen tanıması ve birçok şiirini, Şemseddin Efendi’den derlemesidir.
Tahsil hayâtını yarım bırakan Ali, mutaf sanatına girdi. Kendisi gibi Kütahya’lı olan halk şâiri Ârifî’nin, sohbetlerine katıldı. Üstâd olarak kabul ettiği Ârifî’nin yanında, saz çalmayı öğrendi. Şiir söylemeye de, bu dönemlerde başladığı tahmin edilmektedir.
Sazı ve şiirleri beğenilen Ali’ye, Pesendî mâhlâsı, üstâdı Ârifî tarafından verilmiştir.
Mahalle mektebini bitirdikten sonra, o devrin tanınmış hocalarından, Doğalarlı Osman Efendi’nin medresesine yazıldı ve dini eğitim aldı. Medresede birkaç sene okuduğu tahmin edilen Pesendî, saza ve söze olan düşkünlüğünden dolayı, tahsilini yarım bıraktı.
Tahsilini yarım bıraktığı için, kendisini zayıf hissetmiş ve bu duygularını, şiirlerine de yansıtmıştır. İkisi kız, dört çocuk sâhibidir.
Küçük oğlu Şemsettin Efendi, imam olduğu, Altıntaş ilçesinin Çalköy Beldesi’nde, 1934 yılında vefât etmiştir. Seyahat maksadıyla dört – beş sene süreyle gittiği Hicaz’da, hac farizasını yerine getirmiş, bu sırada, ta’lik hattı ve tırnak yazısını yazmayı öğrendi. Kütahya’ya dönüşünde, Hacı Pesendî olarak anılmaya başlandı.
Yaşadığı dönem, Osmanlı’da, Bektâşîliğin iyi görülmediği bir dönemdir ve kendisi bu duruma üzülmüştür. Cahil din adamlarından şikayetçi olmuş, uzun zaman intisab edeceği, inanıp arkasından gideceği bir mürşid aramıştır.
Mürid olmak için başvurduğu mürşitlerden, olumsuz cevap almıştır. Çünkü onların huzuruna, elinde sazıyla çıkmaktadır.
Kendisini sazıyla kabul edecek bir mürşit ararken, Eskişehir Mevlevî Dergâhı Postnişi (dergâhın başında bulunan şeyh) Hasan Dede ile tanıştırılır. Hasan Dede, Pesendî’yi sazıyla kabul eder. Burada yedi sene kalır ve Kütahya’ya, Mevlevî dedesi olarak döner.
Bundan sonraki hayâtı, halkı irşadla (doğru yolu gösterme) geçmiştir. Pesendî, 1913 yılında vefât etmiş ve Hisar altındaki Sarıkaya mezarlığına defnedilmiştir.
Kaynak: tr.wikipedia.org