Nurettin Çelik

Türk sanat müziği ses sanatçılarımızdan Nurettin Çelik’in; hayâtı, sitemde bulunan seslendirdiği eserlerin ayrıntılı bilgileri, sözleri, notaları ve video yorumları.

Hayâtı

Türk sant müziği, ses sanatçılarımızdan, Nurettin Çelik, daha ilkokul yıllarında, müziğe ilgi duymaya başlamış. Sesinin güzelliği, öğretmenlerinin dikkatini çekmiş.

Ortaokul yıllarında, Münir Nureddin Selçuk‘un konserlerini dinler, kendi güfte kitaplarından, parçaları tâkip edermiş. Nurettin Çelik, 17 yaşındayken, zamanın ünlü müzisyenlerinden Agopos Alyanak‘tan, iki yıl ders almış.

Askerliğini yaptıktan sonra, İstanbul Belediye Konservatuarı’na girmiş. O arada, gazinolarda hanendelik yapmış. 1980 yılında da, konservatuarın İcrâ Heyeti’ne kabul edilmiş.

Uluslararası müzik festivallerine katılmış, Amerika’dan, İngiltere’ye, Arabistan’dan, Mısır’a kadar, pek çok ülkede konserler vermiş.

Konservatuardan emekli olduktan sonra da, özel konser çalışmalarına devam etmiş olan Nurettin Çelik, yeni neslin, kendi yaptığı işe ilgi duymamasından ve yeni hanendeler yetişmemesinden dertli.

Bakın, fasıl konusunda başka neler diyor…

Sizin gençliğinizde, nasıl icrâ ediliyordu, bu müzik?
– O zamanlar, Tepebaşı Gazinosu vardı. Orada yapılırdı, fasıllar. Bir de, Cumhuriyet Gazinosu vardı. Dört tane hanende, üç tane muganniye (kadın okuyucu), olurdu.

Hamid Dikses, Celal Tokses, Kemâl Gürses ve Kasım İnaltekin gibi, isimler vardı. O zaman fasıllar, iki – üç saat sürerdi.

Birinci beste, ikinci beste, ağır semai ve yürük semaiyi, muhakkak okumak gerekirdi. Sonra, ağır aksaklara girilir ve beş – altı tane, ağır aksak okunurdu. Ve mutlakâ, tek bir makam üzerinden gidilirdi.

Şimdiki fasıllarda, “peçeteye ne yazılırsa” o okunuyor!. Eskiden, hânende doğru sesten okumadığı zaman, sazlar çalmazdı. Şimdi, dört ses aşağıdan okuyorlar. O yüzden de, mikrofon kullanmak zorunda kalıyorlar. Biz şimdi burada da, mikrofonsuz söylüyoruz.

Pop müziğin gazabı!

Dinleyici de farklı ama artık…

– Tabii. Eskiden, fasıl başladı mı, giren girdi, girmeyen olursa, almıyorlardı içeriye. Birinci besteyi okuduktan sonra, ikinci besteyi okumadan, ağır semaiye geçtiğin zaman, dinleyiciden, tepki gelirdi. Kimse, kravatsız gelmezdi. Şimdi, kazakla geliyorlar. Hanende ve sazendeler, mutlaka siyah elbise giyer ve papyon takardı.

Pop müzikle ilgili, ne düşünüyorsunuz?

– Bizim mûsikîmizi, berbat etti. O yüzden, bizim “T.R.T.’ye de, bir “koşma hastalığı” geldi. Patırtılı, gürültülü yapıyorlar. Bir reyting meselesi çıktı. Reyting yapmazsan, ekmek yiyemiyorsun sanki. Ama fasılda, imkânı yok, olmaz öyle koşmak…

Yıllarınızı vermişsiniz bu mesleğe. İlginç anılarınız var mı?

– Binlerce. Meselâ, bazı sazendeler vardı, gelir, ‘Ya, şu şarkıyı okusana, derdi. Diğerlerinin onu, çalamadığını bilir, kendisi çalıp, prestij yapacak. Bir sazende arkadaşımızın, Cihangir’de düğünü vardı. Ona gittik.

Makam, hicazdı. Başladık, okuyoruz. Fakat, bir darbuka var, nasıl çalıyor, deli olacağım! Hiç dinlemiyor, pata küte, vuruyor. Geldiler bana da. Bir şarkı var, katakofti (8/8’lik usul). Çok zordur. Ben, ona bir girdim. Darbuka arıyor, bulamıyor, bir türlü melodiyi.

Vuruyor ama, ne vurduğunu, bilmiyor. Yanındakine, “Ya, bu adam, ne okuyor?” diyor. “Allah belasını versin bu hanendenin, beni burada rezil etti!” demiş sonunda.

Benim şimdi yaptığım türün, konservatuarda, dersi bile yok. Bir fasıl lafıdır gidiyor ama, aslında, ortada fasıl filan yok. Radyoda vardı eskiden, o da bitti.

Bu yazıda bir yorum var

  1. Gülnur Çelikidman

    Hayatını müziğe adayan bir insan Nurettin Çelik. Şahsiyeti ve duruşuyla mükemmel bir insan, böyle kıymetli insanlar çok az günümüzde. Fasıl müziğine verdiği hizmetlerden dolayı müteşekkiriz kendisine.

Bir yanıt yazın