
Türk fasıl müziğinin tanıtımı, fasıl müziğinde kullanılan formlar, kullanılan usuller, eser seçimi, fasıl şarkılarının sıralanması gibi ayrıntıları.
Şarkı formunun ön plana çıkması ve fasıl icrâlarında yer alması ve bunun yanında sarayın yüzünü Batı’ya çevirmesiyle berâber, sarayda fazla ilgi göremeyen fasıl müziği, halkın icrâlarıyla varlığını devam ettirmiştir.
20. yy başlarında açılmaya başlanan gazinoların yanında, evlerde de “ev fasılları” olarak icrâ edilmiştir.
Fakat bu dönemden itibaren daha çok eğlence amaçlı icrâ edilen fasılın, repertuarı 20. yy boyunca, şarkı formundaki değişimlere paralel olarak da şekil değiştirmiştir.
19. yy’a kadar Peşrev, Kâr, Beste, Ağır Semai, Yürük Semai ve Saz semaisi formlarının sıralanmasıyla icrâ edilen fasıl icrâsına, şarkı formunun da katılmasıyla berâber, yavaş yavaş beste, kâr, semai gibi büyük formlar unutulmaya başlanmış ve faslın yapısı kadar, fasıl icrâsı da değişerek ve farklı bazı özellikler kazanmıştır.
Klâsik fasıl icrâlarında olmayan bazı kurallar da oluşmaya başlamış ve bu kurallar da bugün dinlediğimiz fasıl icrâsının özelliklerini meydana getirmiştir.
Bugün, Osmanlı zamanında icrâ edilen klâsik fasıl icrâsının özellikleriyle ilgili bilgileri sadece yazılı kaynaklardan edinebilmekteyiz. Fakat bu kaynaklardan faslın yapısı dışında, icrâ özellikleriyle ilgili fazla bilgiye ulaşmak mümkün olmamaktadır. Bu sebeple yakın zamana âit bilgilere bugün hayâtta olan hanende ve sazendeler vesilesiyle ulaşabilmekteyiz.
Fasıl grubundaki sanatçılar, gruptaki görevlerine göre özel bazı isimlerle anılırlar. Bir fasıl heyetinde enstrüman çalan kişilere sazende, eserleri okuyan kişilere ise hânende adı verilir.
Fasıl icrâ edilirken, o faslı yöneten kişi hanendelerden biri ise; o kişi serhanende veya başhanende adı ile anılır; Sazendelerin başında ise sersazende veya başsazende adıyla anılan şefleri bulunur.
Hanendeler ellerinde her zaman bir zilli def veya bir daire bulundururlar ki bu enstrüman fasıl heyetinde kullanılan ritim sazlarıdır.
Özellikle başhanende, elindeki zilli def ile faslı yönetir, icrâ sırasında hangi eserin söyleneceğini, hangi şarkıya, nasıl ve ne zaman geçileceğini, elindeki zilli defle yaptığı bazı küçük jestler, işaretler ve bazı hareketlerle gruptaki hânende ve sazendelere haber verir.
Eser seçimi
Fasıl icrâsında bir önemli konu da eser seçimidir. Elli yıldır fasıl yapan gerek sazende, gerekse hânende birçok müzisyen, repertuarın fasıl icrâsı sırasında belirlendiğini söylemişlerdir.
Türk müziğindeki her şarkı, fasıl icrâsında yer alamaz. Gerek usul, gerekse melodi açısından fasıl icrâsına uygun şarkılar seçilmelidir. Günümüzde bu şarkılara “fasıl şarkısı” olarak adlandırılır ve bir fasıl icrâsında, bu şarkılar seslendirilir.
Fasıl icrâsına Peşrev formundaki bir eserle girilir. Ağır Aksak usulünde Şarkı formunda birkaç eserin ardından Sengin Semai, Aksak, Curcuna gibi daha yürük usûllerde şarkılar okunur ve en son yine aynı makamda bir saz semâîsi veya sirto ya da oyun havası ile bitirilir.
Fasıl icrâları, bulunulan yere ve özellikle de müzisyenlerin repertuar bilgilerine göre uzun süre icrâ edilebilir.
Fasıl icrâsının karakteristiği olan devamlılığını bozmamak adına, icrâ sırasında hanendelerin ve sazendelerin dinlenebilmeleri için arada 20 – 25 dakika sürebilen Taksimler yapılır.
Yine aynı şekilde arada gazel de okunabilmektedir. Bu doğaçlamalarda, gerek hanende, gerekse sazende, sazıyla ve sesiyle tüm hünerlerini gösterir.
Fasıl repertuarı ve eserlerinin seçiminde ardı ardına gelecek uygun fasıl şarkılarını sıralamak önemlidir. Fasıl icrâsı ağır eserlerle başlar, bu eserlerin ardından her biri bir öncekinden daha yürük sayılabilecek şarkılarla devam eder ve hızlı bir sözsüz eserle sona erer.
Örneğin, Peşrev formu ağır usullerde bestelenir. Fasıl bu eserle başlar ve ardından ağır aksak (10/8), yâni Peşrev formuna göre biraz daha yürük ama yine ağır olabilecek bir eser okunur.
Sırasıyla 6/4’lük Sengin Semai, 9/8’lik Aksak ve 10/16’lık curcuna usullerinde gittikçe daha da yürük mertebe veya usullerde eserler okunur ve en son Saz Semâîsi gibi sözsüz bir eserle veya sirto gibi çok daha yürük eserle fasıl sona erdirilir.
Aranağme
Bir konser icrâsında şarkıları tek tek okumak, aranağmeleri çalmak ve varsa bir koda çalıp bitirmek ve sonra başka bir şarkıya başlamak icrâ açısından rahat olmasına rağmen, fasıl icrâsını farklı kılan ve en büyük özelliğini oluşturan nokta, şarkıların arasındaki geçişleri sağlamaktır. Bir fasıl icrâsında en önemli özellik devamlılık ve berâber söylemenin getirdiği coşkudur.
Fasılda eserler hiç ara verilmeden birbiri ardına belli aranağmeler ve bazı bağlantı ölçüleriyle başlanarak okunur ve bu icrâ sazende ve hanendelerin repertuar genişliğine göre devam eder.
Bu yüzden, bir fasıl icrâsında geçişler, şarkıların birbirine bağlantıları ve şarkıların fasıl coşkusuna ve icrâ karakterine uygun olmaları gerekmektedir. Bu geçişler, fasıl icrâsının devamlılığını sağlamak ve icrâya fasıl karakterini kazandırmak için önemlidir. Fakat belli kurallara göre yapılmaktadırlar.
En önemli kurallardan bir tanesi, Şarkı formunda bir eserden diğerine geçerken arada mutlaka bir aranağme çalınmasıdır. Fasılda okunan eserlerin genellikle kendi aranağmeleri kullanıldığı gibi, aranağmesi olmayan eserlerde de geçişlerde çalınmak üzere bestelenmiş beylik aranağmeleri bulunmaktadır. Bazı fasıl icrâlarında bazı eserlerin geçişlerinde aranağme kullanılmadan direk geçilir fakat icrâda özellikle aranağme kullanılması tercih edilir.
Fasıl icrâsında aranağmenin çalınmasının icrâ bütünlüğündeki önemini, Nurettin Çelik şu şekilde anlatmıştır:
“(…) Aranağme bitmeden başka bir şarkıya geçilmez, kaide odur. (…) her şarkının aranağmesi var, onları mutlaka okumak gerekir. Meselâ kullanılan tek bir aranağme oluyor, hepsinde kullanıyorlar, öyle olmaz. Kendi aranağmelerini kullanmak gerekir (…) tabii yoksa aranağmeleri, onlara uygun aranağmeler var, onları üzerine monte ediyorum. (…) mutlaka aranağme kullanıyorum.
Merve Eken Küçükaksoy
Kaynak: mûsikîdergisi.net