Merâl Mansuroğlu

Ses sanatçısı Merâl Mansuroğlu, İstanbul Radyosu ses sanatçısı Hayri Pekşen’in evinde (İstanbul, Kadıköy – Acıbadem’de) 13 Nisan 1956 tarihinde dünyâya gelmiştir.

Tam adı Fatma Merâl Şehriyari’dir. Doğumunda dedesi tarafından Marâl olarak konulmuş olan ismi, nüfus kayıtlarına Merâl olarak geçmiştir. Kemâl Şehriyari ve Ulviye (Akça) Şehriyari’nin üç kızından (Aysel, Meral, Ayşegül) ortanca olanıdır. Baba tarafı Azeri, anne tarafı Çerkez (Abaza)’dir.

Müziğe olan tutkusunu, Türk Sanat Musikisi aşığı olan babasından almış olan Merâl Mansuroğlu, çok küçük yaşlarda Türk Müziği eserlerini öğrenmeye ve icra etmeye başlamıştır.

Acıbadem İkbaliye İlkokulu’nda ve Levent Lisesi’nde ilk ve orta öğrenimini tamamlayan Merâl Mansuroğlu, küçük yaşlarda babası ile birlikte meşklere katılmış, bu meşklerde Türk Sanat Musikisinin çok değerli isimleri ile birlikte olmuş ve onlardan feyz almıştır.

15 yaşında Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne başlayan ve müzik eğitimine 8 sene devam eden Merâl Mansuroğlu, eğitime başladıktan 1 sene sonra, henüz 16 yaşında iken, konserlerde solist olarak yer almış ve 7 sene boyunca, konserlerin değişmez solisti olarak performans sergilemiştir. İlk solo programı, Yarımca Kiraz Festivali’nde değerli bestekâr Âmir Ateş‘in kendisini sahneye itmesiyle gerçekleşmiştir.

Konserin solisti olan Ahmet Özhan son parçasını okurken, kendisini yanına çağıran merhum hoca Emin Ongan “Kızım hemen kendine 4 parçalık bir repertuar yap, Ahmet’den sonra sen çıkacaksın” deyince, adeta şoka giren sanatçının imdadına Âmir Ateş yetişmiş ve repertuarı hemen hazırlamıştır.

Sahne kenarında beklerken korkudan donup kalan Merâl Mansuroğlu, anons edilmesine rağmen sahneye çıkamayınca, Âmir Ateş kuvvetle kendisini sahneye itmiştir. Hem ağabeyi, hem hocası, hem de en büyük destekçisi olan Âmir Ateş’in, onun hayâtında özel bir yeri vardır.

Bir ara, merhum Yurdaer Doğulu ve Mustafa Köker ile Eurovision’a hazırlık çalışmaları yapan Merâl Mansuroğlu, merhum Turgut Akyüz’ün ısrarı üzerine, dönemin en önemli gruplarından olan “Beyaz Kelebekler” ile İzmir Fuarı!nda sahneye çıkmak üzere İzmir’e gider.

Kendisini bir konser sanatçısı olarak yetiştiren hocası Emin Ongan‘ın büyük tepkisi üzerine, derhal İstanbul’a dönen Meral Mansuroğlu, Emin Ongan hocasının sözünden bir daha hiç çıkmamış, küçük yaşına rağmen solo programlarına başarıyla devam etmiştir. Üsküdar Musiki Cemiyeti’ndeki müzik yaşantısı süresinde bugün birçoğu merhum, çok önemli hoca, ses ve saz sanatçıları ile birlikte olma, meşk etme fırsatı bulmuştur.

Merhum Kanuni Nuri Sesören’den nazariyat, merhum tanburi Laika Karabey ve Radife Erten‘den nazariyat ve repertuar, merhum hoca Melahat Pars‘dan repertuar, Prof. Mutlu Torun ve İrfan Özbakır‘dan da ud dersleri almıştır. 1976 yılında T.R.T.’nin açtığı ve 12.000 kişinin katıldığı amatör ses yarışmasında, “Gözümde daim hayal-i cana” isimli rast kar-ı nev ve “Hicranla geçen günleri hasretle anarken” isimli hicaz makâmındaki parçalardaki icrası ile jüriyi adeta büyülemiş ve Türk sanat müziği dalında birinci olmuştur.

Yarışmayı kazandıktan sonra T.R.T.’de istisna akdi ile solo programlar yapmaya başlamıştır. 1978 yılında, bugünkü MESAM’ın temelinin atıldığı kuruluş olan SANEM’de, kanuni hoca Nevzat Sümer ile tanışmış ve SANEM’in bant kayıtlarında solistlik yapmaya başlamıştır.

İki yıl boyunca Nevzat Sümer ve merhum Adem Şahin ile repertuar çalışmaları yapan Merâl Mansuroğlu, Güher Güney’den de şan dersleri almıştır.

Sadece, kendisinde büyük emekleri olan bir hoca olarak değil, aynı zamanda bir büyüğü olarak da çok değer verdiği Nevzat Sümer‘i ailesinden biri olarak görmekteydi. Nitekim eşinin ailesinin kendisini istemeye geldiği gün, kız tarafını temsilen Nevzat Hoca da, eşi Bilge Hanım ile birlikte oradaydılar.

1978 yılında bir bestesini icra ederken tanıştığı ve birbirlerine yıldırım aşkla tutuldukları, Kemâl Asım Mansuroğlu ile, 1979 yılında nişanlanmış, 1980 yılında da evlenmiş, Koray adında bir oğulları ve Nilay adında bir kızları olmuştur.

1980 yılında, henüz konservatuarın hazırlık sınıfındayken, İstanbul Belediye Konservatuarı’nın açtığı yetişmiş sanatçı sınavlarını kazanmış ve konservatuar icra heyeti’nde kadrolu sanatçı olarak göreve başlamıştır.

Konservatuarda ve icra heyetinde; Süheyla Altmışdört, Hakkı Özkan, Rıza Rit, Muzaffer Birtan ve Ruhi Ayangil gibi değerli hocalarla çalışma fırsatı bulmuştur.

1981 yılında T.R.T.’nin açtığı Türk sanat müziği ses sanatçılığı sınavlarını da kazanarak, T.R.T. İstanbul Radyosu’nda sözleşmeli olarak göreve başlayan sanatçı, her iki kurumdaki görevini aynı anda iki yıl sürdürdükten sonra, şartların zorluğu nedeni ile, İcra Heyeti’ndeki görevinden istifa etmiş ve T.R.T. de kadrolu Sanatçı olarak görevine devam etmiştir.

T.R.T. deki görevi sırasında, Alâeddin Yavaşca, Tülin Yakarçelik ve Fethi Karamahmutoğlu gibi çok değerli hocalardan ders almış, birçok duayen sanatçıdan da feyz alma fırsatı bulmuştur.

T.R.T. deki görevine 1990 yılına kadar devam ettikten sonra, serbest çalışma koşullarının zorlaması nedeni ile, kadrolu sanatçılık görevinden istifa eden Meral Mansuroğlu, T.R.T. ile bağını hiç koparmamıştır.

Türkiye’nin birçok yerinde ve yurt dışında turne, konser, gazino ve ekstra çalışmaları yapmış olan Merâl Mansuroğlu, bir ara sanat hayâtını sürdürmek maksadıyla, aldığı cazip bir teklifi değerlendirerek, yerleşmek üzere Viyana’ya gitmiş, ancak ülkesinden kopmanın ciddi sıkıntılarını yaşayacağını düşünen Merâl Mansuroğlu, çocuklarının tahsil şartlarının zorluklarını da görünce, Türkiye’ye geri dönmüştür.

Bu arada birçok hayır işine giderek destek vermiş, yurt içi ve yurt dışında konserlere katılmış, ekstra çalışmalarına devam etmiştir. Özellikle, musiki cemiyetlerinin yaşatılmasının önemine inanan ve imkanları elverdiğince her sanatçının katkıda bulunmasının bir görev olduğunu düşünen Merâl Mansuroğlu, musiki cemiyetlerinden gelen hiçbir daveti geri çevirmemektedir.

3 adet albüm çalışması olan sanatçı, birinci albümünü Şahin Özer ile, ikincisini Ferdifon, Ferdi Tayfur – Ahmet Selçuk İlkan ile, üçüncü albümünü ise Raks ile yapmış, dördüncü albüm çalışması ise piyasa koşullarının kötüleşmesi nedeni ile yarım kalmıştır.

Türk İşaret Dili’nin 2. kurunu bitiren Merâl Mansuroğlu, İşitme Engelliler Federasyonunda da amatörce faaliyetlerde bulunmuştur. F

ederasyonun başlattığı, işitme engelliler için tercüman ve öğretmen yetiştirme projesi kapsamında hazırlanan, eğitim CD’lerinin seslendirmelerini yapmış, işitme engelliler için tertiplenen günlerde Türk Sanat Musikisi’ni icra ederken, aynı anda işaret diliyle de anlatan Merâl Mansuroğlu, bu uygulamayı katıldığı TV programlarında da gerçekleştirmiştir.

Bestelerini albümlerine aldığı, radyo ve TV programlarında seslendirdiği, kadim aile dostu olan, eski Mesam Genel Sekreteri bestekâr Dursun Karaca ve sanatçı dostları ile sık sık bir araya gelerek, meşk etmekte ve repertuar çalışmalarını devam ettirmektedir.

Halen müzik çalışmalarına Radyo ve TV programları, konserler, ekstralar ve gazino çalışmalarıyla devam etmekte olan Merâl Mansuroğlu, gerçek bir doğa ve hayvan dostudur. 2005 yılında yerleştiği İstanbul – Silivri’de, deniz kenarındaki bahçeli evinde, hayvanları, bitki ve çiçekleriyle mutlu bir yaşam sürdürmektedir.
Kaynak: meralmansuroglu.com

Bir yanıt yazın